21 Kasım 2014 Cuma 02:00:00
Afyonkarahisar’da ne zaman çözülecek bir sorun olsa yetkililer “Üzerime düşeni yaparız” diyerek çıkışta bulunuyor. Oysa üzerine düşeni yapmak son derece muğlak, ne anlattığı belirsiz bir tanım.
Örneğin Afyon’un büyükşehir olması ya da milletvekili sayısının artması için yetkililerin üzerine hangi görev düşüyor, belli mi? Eğer üzerine düşen her ne ise belli olsaydı zaten gereğinin çerçevesi çizilir ve yapılırdı.
Üzerimize düşeni yaparız klişesi her soruna uyarlanabiliyor. Kavga gürültüyle gündeme gelen toplu taşımanın tarafları, bir toplantı sırasında demişler ki “Üzerimize düşeni yaparız.”
Kimsenin de “Madem üzerinize düşeni yapacaktınız, neden şimdiye kadar yapmadınız? Neden sürekli kavga ettiniz? Neden birçok toplantı yapmanıza rağmen herhangi bir sonuç alamadınız? Neyi beklediniz?”
Nedir toplu taşımadaki tarafların üzerilerine düşen görev?
Afyonkarahisar ölçeğinde de, yurt genelinde de örnekler çoğaltılabilir.
Afyonkarahisar’ın ihracatının 2023 yılına kadar 1 milyar dolara çıkarılması öngörüldü. Hatta bu da yetmedi, hedef yükseltildi, 7 milyar dolara ulaşılması istendi
İlgililerin kullandıkları söz topluluğu tanıdıktı:
Üzerimize düşeni yaparız.
“Üzerimize düşeni yaparız” her eve lazım cinsten bir yaklaşım.
Aile içinde, işyerinde, otobüste, bakkalda, manavda, her alanda şifre bu: Üzerimize düşeni yaparız.
Bu söz topluluğunun bir bağlayıcılığı yok. Nereye çekseniz, oraya gelir. Bir görev çerçevesi ve kapsamı da yok. Size bir talep geldiğinde “Üzerimize düşeni yaparız” demeniz yeterli.
“Üzerimize düşeni yaparız” kestirme yoldan oyalamanın kibar bir siyaset üslubudur. Hem sorumluluktan kurtarır, hem de “Bu iş sadece benim işim değil; konunun birçok tarafı var, gidin biraz da onlara sorun” mesajı verir.
“Üzerimize düşeni yaparız” klişesinin bir de kardeşi var: Gereğini yaparız…
Bir yetkili özellikle facia, kaza ya da toplumu ilgilendiren başka gelişmeler karşısında “Gereğini yaparız” diyorsa, bilin ki o mesele halının altına süpürülecek.
Bunu 1999 Depremi’nde de, maden facialarında da, trafik kazalarında, baraj taşmalarında da gördük.
“Üzerimize düşeni yaparız” ile “Gereken yapılacaktır” klişelerini duyduysanız, oradan kaçın.
Muğlaklıkla sizi esir ediyorlardır zira.
Bir durum daha: Halka ve basına karşı “Gereğini yaparız”, “Üzerimize düşeni yaparız” diyen yetkililer, üstlerine karşı nitelik ve nicelik bakımından daha net raporlar sunuyor. Mesela bir partinin mahalle örgütlenmesi sırasında hiç duyulmuş mudur bu klişeler? Aksine, herkesin görev tanımı itiraz edilemeyecek şekilde belirlenir; bu görev tanımları sorumlular için bağlayıcı olur.
Afyonkarahisar’ı geliştirmek hepimizin isteği. Bu gelişim sürecinde hepimizin talepleri olmalı. Bu taleplerin de sorumlulukları verilmeli.
“Merak etmeyin, üzerimize düşeni yaparız” demekle olmuyor.
Yoksa üzerimize düşeni yapmasını iyi biliriz.
Afyonkarahisar’da ne zaman çözülecek bir sorun olsa yetkililer “Üzerime düşeni yaparız” diyerek çıkışta bulunuyor. Oysa üzerine düşeni yapmak son derece muğlak, ne anlattığı belirsiz bir tanım.
Örneğin Afyon’un büyükşehir olması ya da milletvekili sayısının artması için yetkililerin üzerine hangi görev düşüyor, belli mi? Eğer üzerine düşen her ne ise belli olsaydı zaten gereğinin çerçevesi çizilir ve yapılırdı.
Üzerimize düşeni yaparız klişesi her soruna uyarlanabiliyor. Kavga gürültüyle gündeme gelen toplu taşımanın tarafları, bir toplantı sırasında demişler ki “Üzerimize düşeni yaparız.”
Kimsenin de “Madem üzerinize düşeni yapacaktınız, neden şimdiye kadar yapmadınız? Neden sürekli kavga ettiniz? Neden birçok toplantı yapmanıza rağmen herhangi bir sonuç alamadınız? Neyi beklediniz?”
Nedir toplu taşımadaki tarafların üzerilerine düşen görev?
Afyonkarahisar ölçeğinde de, yurt genelinde de örnekler çoğaltılabilir.
Afyonkarahisar’ın ihracatının 2023 yılına kadar 1 milyar dolara çıkarılması öngörüldü. Hatta bu da yetmedi, hedef yükseltildi, 7 milyar dolara ulaşılması istendi
İlgililerin kullandıkları söz topluluğu tanıdıktı:
Üzerimize düşeni yaparız.
“Üzerimize düşeni yaparız” her eve lazım cinsten bir yaklaşım.
Aile içinde, işyerinde, otobüste, bakkalda, manavda, her alanda şifre bu: Üzerimize düşeni yaparız.
Bu söz topluluğunun bir bağlayıcılığı yok. Nereye çekseniz, oraya gelir. Bir görev çerçevesi ve kapsamı da yok. Size bir talep geldiğinde “Üzerimize düşeni yaparız” demeniz yeterli.
“Üzerimize düşeni yaparız” kestirme yoldan oyalamanın kibar bir siyaset üslubudur. Hem sorumluluktan kurtarır, hem de “Bu iş sadece benim işim değil; konunun birçok tarafı var, gidin biraz da onlara sorun” mesajı verir.
“Üzerimize düşeni yaparız” klişesinin bir de kardeşi var: Gereğini yaparız…
Bir yetkili özellikle facia, kaza ya da toplumu ilgilendiren başka gelişmeler karşısında “Gereğini yaparız” diyorsa, bilin ki o mesele halının altına süpürülecek.
Bunu 1999 Depremi’nde de, maden facialarında da, trafik kazalarında, baraj taşmalarında da gördük.
“Üzerimize düşeni yaparız” ile “Gereken yapılacaktır” klişelerini duyduysanız, oradan kaçın.
Muğlaklıkla sizi esir ediyorlardır zira.
Bir durum daha: Halka ve basına karşı “Gereğini yaparız”, “Üzerimize düşeni yaparız” diyen yetkililer, üstlerine karşı nitelik ve nicelik bakımından daha net raporlar sunuyor. Mesela bir partinin mahalle örgütlenmesi sırasında hiç duyulmuş mudur bu klişeler? Aksine, herkesin görev tanımı itiraz edilemeyecek şekilde belirlenir; bu görev tanımları sorumlular için bağlayıcı olur.
Afyonkarahisar’ı geliştirmek hepimizin isteği. Bu gelişim sürecinde hepimizin talepleri olmalı. Bu taleplerin de sorumlulukları verilmeli.
“Merak etmeyin, üzerimize düşeni yaparız” demekle olmuyor.
Yoksa üzerimize düşeni yapmasını iyi biliriz.