Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

-5-

“İLMİHAL” NEFS TERBİYESİ DEĞİLDİR.
İLMİHALLE NEFS MÜCADELESİ OLMAZ!
“İlmihal” demek nefs terbiyesi değildir. Bu konuyu anlamak üzere, iman, şükür ve ilmihal üzerine biraz tefekkür çalışması yapalım.
Nisa Suresi 147: “Eğer şükrederseniz ve iman ederseniz, Allah size azabı neylesin (niye azap etsin ki)? Allah Şakiran Aliyma’dır.”
Ayetteki ana temalardan birisi ceza: Allah size niye ceza versin ki? Ama hangi şartı yerine getirirseniz? İman ederseniz ve şükrederseniz! Burada ilmihal var mı? Namaz kılarsanız, oruç tutarsanız size azabı neylesin diyor mu? Yok! O yüzden, ilmihalle nefs mücadelesi olmaz! Peki, bu iş, bu yol ilmihalsiz olur mu? Kesinlikle olmaz! Ama ilmihalle nefs mücadelesi olmaz. Aslında ilmihal nedir bakın: Nefs mücadelesi yapanın halinin ilmine ilmihal denir. Nefs mücadelesi yapılırken ortaya çıkan halin ilmi ilmihaldir. İlmihal onun yöntemi değildir, nefs mücadelesi yapan kişinin halinin tarifidir. İlmihalle olmayacağı bu kadar açık, bunun şartını ayet söylüyor. Cehennem cezasından kurtulmak için ayet iki şartı söylüyor: İman ederseniz ve şükrederseniz! Bu kadar, şartı bu! Bu çok enteresan bir ayet! İnananı Allah’ın rahmet ve merhameti karşısında mutluluktan, sevinçten, hareketsiz bir hale sokuyor. “Eğer iman ederseniz ve şükrederseniz size niye azap etsin ki?” Bu kadar!
SIRF İLMİHALLERİNİN FARKI YÜZÜNDEN DÜNYADA MÜSLÜMANLAR KAVGA EDİYOR, SAVAŞIYOR; YAŞAMA
ALANLARINDA CAMİLERİNİ, MESCİTLERİNİ AYIRIYORLAR
Bir de ilmihal dediğimiz kapsamındaki amellere sıkı sıkıya bağlı olanlara (işi sadece bu zannedenlere) bakalım. O yaşantıda Billahi anlamda iman yok, şükür yok, doğal olarak ilmihal üzerine tartışma ve kavga var. Senin ilmihalin böyle, benimki böyle diye… Böyle bir şey olabilir mi? Buna nefs terbiyesi denebilir mi? Buna doğru yol denebilir mi? Sırf ilmihallerinin farkı yüzünden dünyada müslümanlar kavga ediyor, savaşıyor; yaşama alanlarında camilerini, mescitlerini ayırıyorlar. Efendimiz (SAV) ilmihalde yazan iki farklı halin ikisini de yapmış, birini tercih etmemiş ki! Üç çeşitse üçünü de yapmış. Efendimiz (SAV) ilmihallerde farklı mezheplere ait olduğu söylenen (mesela namazla ilgili) yazılanların hepsini yaşarken yapmış. Konumuza dönelim.
AZAP KAFİRLER İÇİN VAR. YANİ İMANLA İLGİLİ.
DOĞRU İMAN ETMEK GEREK
Mearic Suresi 2: “Kâfirler içindir (o azap), onu savacak yoktur.”
Demek ki azap yalnızca kimler içinmiş? Kâfirler için! Kâfir neydi? Örten, inkâr eden! Neyi? Allah’ın doğru tanımını! Bunun içine kendi (müstakilen var ve muhtar zannettiği) varlığı da giriyor. Kâfir Allah’ın varlığını inkâr eder, vasıflarını inkâr eder. O, Allah’a ait bir şeyleri örter. Azap, işte yalnızca bunlar içinmiş, kâfirler içinmiş. Bu neyle ilgili? İmanla! Doğru iman etmeyenlerle ilgili! Ayet diyor ki “(Biz yalnızca) doğru iman etmeyenlere azap ederiz”.
Kâfir denince münafık da, müşrik de hepsi da kâfir kavramının içine düşer, Allahım bizleri bu hallerin tümünden daim muhafaza buyur (âmin). Geniş kapsamda baktığınızda onların hepsi kâfir tanımının içine düşer; onlar farklı huylarda kâfirlerdir. Kâfirleri yani doğru iman etmeyenleri 1, 2, 3, 4 diye sınıflandırsak, müşrikler, münafıklar, bazı ayetlerdeki zalimler ve fasıklar da onun içine girer. Oysa öyle münafık var ki hiç namazını aksatmıyor, orucunu, namazını aksatmıyor, hac, umre, zekât, hepsini yerine getiriyor, eğer iş ilmihalle başlayıp bitiyorsa bu durumda ne yapacağız? Adam Müslümanlarla beraber namaz kılıyor, oruç tutuyor ama Efendimizin verdiği münafık listesinde, cenaze namazını kılmıyorlar. Namaz kıldı diye kendini kurtaramadı. Demek ki iş imanla ilgili! O kişi iman edemedi diye kendini kurtaramıyor, imanı bozuk olduğu için cenaze namazını Efendimiz kılmıyor. İmanı bozuk, Allah’ı kandırıyor, imanla ilgili olarak Allah’ı ve Allah’a inananları kandırıyor. Böyle bir bozukluk!
KURAN’IN CEZALANDIRDIĞI BUNLAR: KÂFİRLER VE
NANKÖRLER: BİZ CEHENNEMİN NARINA BUNLARI ATARIZ
Sebe Suresi 17: “Küfür etmeleriyle işte onları böyle cezalandırdık. Nankörlük edenlerden başkasını cezalandırır mıyız ki?”
Mearic-2’den ve Sebe-17’den iki özellik öğrendik: Kâfirlere, nankörlere, şükretmeyenlere azap ederiz, şükredenlere ve iman edenlere azap etmeyiz. Nisa-147’de buyurdu ki, eğer iman ederseniz ve şükrederseniz size azabı Rabbimiz neylesin. Peki, kimleri cezalandırırız diyor? Kâfirleri! Bunu imanla ilişkilendirerek söylersek; doğru iman etmeyenleri veya hiç iman etmeyenleri veya şükürden uzak olanları, şükrü tanımayanları, bilmeyenleri yani nankörleri! Kuran’ın cezalandırdığı bunlar: Kâfirler ve nankörler: Biz cehennemin narına bunları atarız. Bunların ortak özelliğini daha önce öğrendik, gördük. Neydi? Mütekebbirlik! Mütekebbir oldukları için kâfirler, mütekebbir oldukları için nankörler. Mütekebbirlik (mütekebbir olmak) aslında kötü bir şey değil, “Mütekebbir” Allah’ın ismidir. Suç olan Allah yerine mütekebbirlik yapmaktır, onlar Allah yerine mütekebbirlik yaptıkları için suç işliyorlar. Birisi polis değil ama gitmiş polis elbisesi giymiş, gelmiş karşıda polislik yapıyor, ceza kesiyor falan. Onun bu yaptığı suç olmaz mı? Suç olan polis olmak değil, sahte polis olmak. Biz sahte polise kızıyoruz. Mütekebbirlik de öyle bir şey. Dolayısıyla, kibre kızmak, kibri kınamak yanlış bir şeydir. Kibir Allah’ın vasfıdır, Allah’ın vasfını siz nasıl kınarsınız? Kibriya ancak Allah’a aittir. Bunu fark etmişseniz, “kibir kötüdür” diyemezsiniz ki. “Allah’ın adına kibirli davranmak kötüdür” dersiniz, kibri kötüleyemezsiniz. Onun yerine siz kibriya gösteriyorsanız kötüdür, birisi Allah’ın yerine “ben de mütekebbirim” diyorsa o kötüdür. Bunu nasıl ve nereden anlarız?
EĞER ŞÜKREDEBİLİRSEK VE İMAN EDEBİLİRSEK!
ANCAK KURTULMA İHTİMALİ BUNLARLA VAR…
Eğer kişi “Müstakilen Var ve Muhtar” olanı ve duniHİ idrakı bilmiyorsa, bunları anlaması, fark etmesi mümkün olmaz. O zaman o kibirli olmayı duyunca dışarıdaki hayatta tarif edilen kibre kızar. Olmaz! Kibir Allah’a aittir. Allah’ın Selam ismine kızmakla, Ehad ismine, Samed ismine kızmakla, Mütekebbir (yegâne kibir/kibriya sahibi oluşunu ifade eden) ismine kızmanız veya o hali kınamanız arasında fark yoktur. Eğer birisi çıkar da “ben de Ehad’ım” derse ona kızarız, deriz ki, sen sahte Ehad’sın. Kur’an ona “sen asisin, sen yalancısın, sen iftira ediyorsun, sen yoksun” diyor. Çünkü başka bir Ehad yok, dolayısıyla sen batılsın, Hakk değilsin diyor. Ama bunu nasıl anlayabiliriz? Eğer kişi ““Müstakilen Var ve Muhtar”” mefhumunu bilmezse, eğer bunu uydurulmuş bir kavram zannederse olmaz. Efendimiz (SAV)’in bunu öğrettiğini göremiyorsanız ve duniHİ idrakı fark edemiyorsanız, bunları anlayabilmeniz, görebilmeniz mümkün değil.
Bu ayetlerden anlıyoruz ki, bir kere bizim azaptan kurtulabilmemiz için çalışmamız lazım. Çünkü dünyaya gelen formattan kurtulunmazsa garanti olan şey azap, öyle değil mi? Ondan kurtulmayı garantilemek için çalışmamız lazım. Bu amaçla, bu ayetten öğrendiğimiz nedir? Eğer iman edersek ve şükredersek azaptan (kurtuluruz değil) kurtulabiliriz. Şartı Kur’an’dan öğreniyoruz: Eğer şükredebilirsek ve iman edebilirsek! Ancak kurtulma ihtimali bunlarla var… Öyleyse bu ikisine deli gibi dikkat etmemiz lazım: Doğru iman ve doğru şükür. Bu ikisi bu kadar önemli şeyler…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti