Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

DOĞUMUNUN 78.YILINDA DUAYEN TEKNİK DİREKTÖR AGÂH BIYIKOĞLU -II-

İÜN : Üniversiteden mezun olduktan sonra, bildiğim kadarı ile Afyonkarahisar’a döndünüz. O aşamadan sonraki yaşam öykünüzü anlatmaya devam ediniz…
A.B. : Fakülteyi bitirince Afyon Lisesi’de ücretli olarak birkaç ay beden eğitimi öğretmenliği yaptıktan sonra, Emirdağ Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atandım. O arada Tuzla yedek subay okulundan sonra Çankırı’da devam ettiğim askerlik görevimi teğmen olarak tamamladım ve terhis oldum …
Afyon Endüstri Meslek Lisesi edebiyat öğretmenliğini takiben Anadolu Üniversitesi’ne bağlı olarak eğitim-öğretim veren Afyon Meslek Yüksek Okulu’nda, yaklaşık yirmi yıl sürdü, akademik yaşamım ve bu süreçte “yüksek lisans” yapma fırsatı da buldum.. Türk Dili, Kompozisyon, Konuşma Eğitimi, İnkılap Tarihi ve Beden Eğitimi derslerine girdim… Müdür yardımcığı ve bölüm başkanlıkları yaptığım bu güzide okulda göreve başladığımda üç bölüm yüz elli kadar öğrenci varken emekli olduğum sırada yirmiyi aşkın bölüm ve iki bin beş yüz öğrenci bulunuyordu…
İÜN : O yıllarda Kocatepe Gazetesi’nde spor yazıları yazıyordunuz?…
A.B. : Kocatepe Gazetesi’nde futbol maçlarını yazarak başladım, yazarlığa. Mor-Beyazlı Afyonspor’un kurulduğu ve 2. Türkiye Ligi’inde oynadığı yıllar… 1970’li yılları başları..Afyonspor genç takım antrenörüyken A takımıyla birlikte giderdik deplasman maçlarına.. Ben de hem genç takım maçını hem de Afyonspor’un maçını yazardım… Yazılarımda eleştiri de olurdu.. Bu yüzden kimi futbolcular surat asarlardı bana… Aynı yıllarda “Nasrattınoğlu Gözüyle” başlığıyla yayımlanan sizin maç yazılarınız da çok ilgi çekerdi.. Herkes “Kim bu Nasrattınoğlu” diye sorardı… Ben de sonraları öğrendim bu yazıları sizin yazdığınızı..
İÜN : Yalnız spor değil, tarihi konulara değgin yazılarınızı hatırlıyorum…
A.B. : Edebiyat öğretmenliğine başladıktan sonra da sürdü yazarlığım; öğretmenlik demek okumak ve yazmak demektir… Hele de edebiyat öğretmenliği…Okuma insan kişiliğini geliştirir, yazmak ustalaştırır… Ön yargılardan uzaklaşır okuyan ve yazan insan; daha uygar daha çağdaş ve aydınlık yola çıkar, ufku genişler okuyan ve yazan insanın yolu. Karanlığa gönderilmiş bir mektuptur kitap.. Bütün bunları hemen anlamıyor insan.. Zamanla, yazdıkça ve okudukça yükseldiğinizi fark ediyorsunuz..
Futbol yazılarımın yanısıra kültür edebiyat, dil, tarih, dilimiz ve edebiyatımızın tanınmış isimlerine dâir, tanıtma, açıklama, eleştiri, tahlil, yazıları yazdım epeyce. Atatürk’ün yakın arkadaşı çok değerli büyüğümüz millî kahraman Ali Çetinkaya ile ilgili makalelerim Afyon Belediyesi tarafından yayımlanan dergilerde ve Kocatepe Gazetemizde .. Konferans metinleri, ”Millî Bayramlar ve Önemli Günler”le ilgili yazılar.. Atatürk ve devrimler, Atatürk’ün kültür, sanat, edebiyat, eğitim, müzik, ekonomi, demokrasi vb. konulardaki görüşlerini, veciz sözlerini yansıtan metinler … Ve “İnce uzun ayakları üstünde yaylanarak Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacak” gibi duran “Sarışın Kurt Başkumandan Atatük’ün kumanda ettiği, “saat beş otuz başladı “Büyük Taarruz” ‘u sürecini, ve Dumlupınar sırtlarında güneş batarken süngüleri parlayan kahraman piyadelerimizin coşkusu, mucizevi “Dumlupınar Zaferi”’nin ardından “yel gibi kaçan bozulmuş düşman”ın ardından koşan süvarilerimizin nal seslerini, on beş gün içinde “dağlarında çiçekler açan İzmir’e varışlarını ayrıntılarıyla kaleme alırken gözlerim yaşarır…
Bu tür yazılarımdan seçtiklerimi, bizden önceki dönemin ve yaşadığım dönemin futbol dünyasını, özellikle Afyon’daki profesyonel ve amatör futbolu da yansıtan yazılarımı birer bi kitap haline getirmeyi çok istiyorum ;fakat olmuyor, ,bir türlü..
İÜN : Değerli dostum; Üniversitedeki lisans ve yüksek lisanslarınızın konuları ne idi:
A.B. : Lisans ya da Mezuniyet Tezim “Afyon Gedik Ahmet Paşa Kütüphanesi’ndeki Yazma Divanlar ve Mesneviler Kataloğu”; yüksek lisans tezim ise “Afyonkarahisar Gezekleri” idi. Maalesef bu iki tezimi de yayımlama imkânı bulamadım.
İÜN : İki tezinizin de mutlaka kitap bütünlüğünde yayımlanması gerekir. Özellikle gelenek ve göreneklerimizin somut bir örneği olan “Gezekler”in geleceğe aktarılması bakımından yayını şarttır. Futbola dönelim isterseniz?…
A.B. : Hemen her gün, her sabah yaz kış demeden Hıdırlık tepeleri, ark üstü, yakındaki park ve bahçelerde yürürüm…Evden çıkışla eve dönüş yaklaşık iki saat kadar sürer..
Yukarıpazar mahallesi’nin sokak ve caddeleri çocukluğumuzun oyun yerleriydi, bizim için…Özellkle Yukarıpazar Mescidi’nin önü.. Bu düz ve geniş alan, mahallemizdeki çocukların toplandığı, birdirbir, saklambaç kovboyculuk ve de top oynadıkları yerdi.. ”top” dediğimiz de bugünkü futbol topuna benzemeyen, lastikten yapılmış yuvarlak objelerdi.. Ben hiç oynamadım ama Çavuşbaş Mahallesi çocuklarının büyükbaş hayvan bağırsağından yapılmış “kavuk “dedikleri bir nesneyle oynadıklarını görmüştüm.. Kimsede bugünkü futbol topu gibi top yoktu. Mücadele, şut atmak, çalım atmak, gol atmak, arkadaşlık bağlarının sürmesi, başka mahalle takımlarını yenmek, güven duygusu kazanmak hemen her çocuk gibi beni de çekmişti, futbol…
Bir zamanlar adı “Atatürk Spor Tesisleri” olan ve dört beş yıl önce yıkılarak yerine sekiz on katlı apartmanların yapıldığı “top sahası”na, önümde yuvarlanan küçük topun arkasından tesadüfen gittiğimde dokuz on yaşlarında bir çocuktum. 1954 -55’li yıllar…İşte o stadyum denilen ve benim yaşamımın vaz geçilmez parçası olacak, her köşesi anılarımla dolu büyülü yeri, o zaman gördüm.. Ordu bulvarından, stadyum–tren istasyonu kavşağından hastaneye gidilirdi. Ankara İzmir karayolu yoktu o zamanlar.. Haşhaş veya buğday tarlalarıydı buralar..İşte orada tel örgülerle çevrilmiş, yarı çim, yarı toprak o top sahasında mavi-beyaz formalı bir takımla. kırmızı siyah çizgili bir takımın “top oynadıklarını” gördüm ve izlemeye başladım maçı.. Mavili takım Eskişehir Havagücü, kırmızılı takım da Afyon Gençlerbirliği’imiş.. ”Hususi maçmış” bu… Kale ağları yoktu ve top sık sık alanından çıkıyordu.. Ben de kale arkasına geçtim ve top toplamaya başladım ..5 numaralı forma giyen uzun dalgalı saçlı sonradan adının Adnan olduğunu öğrendiğim futbolcunun kafa vuruşları dikkatimi çekmişti. Hiçbir hava topunu kaçırmıyor, kornerden gelen topları 30-40 m. uzağa atıyordu. Rakip kaledeki kornerlere de gidip çok sert kafalar vuruyordu. Futbol yaşamımda gördüğüm en iyi üç kafa vuran futbolculardan biri olmuştur Adnan Ağabey.. Biri Metin Oktay biri de takım arkadaşım Çivrilli Arap Ruhi..(Adnan ağabey, birkaç yıl sonra bir cinayete kurban gitti ve ben ilkokul üçüncü sınıftayken cenazesine katılmıştım .Bütün Afyon ağlamıştı ardından)
1950’li yılların ortası,”Kadınlar Pazarı “nın arkasındaki bir arsa futbol oynamak için çok uygun bir yerdi..Bu sahada Afyon’un tanıdığı futbolculardan “Ciğerci Hidayet” de oynardı..Bizden büyüktü Hidayet..O sahada Doğansporlu futbolcular antrenman yaparlardı .Orta okul üçüncü sınıftım.Takım Kaptanı rahmetli Kamil Ağabey ve Celâl Ağabeyler takıma aldılar beni ve sarı kırmızlı formayı giydim. Yıl 1958-59,henüz 14-15 yaşlarında filandım, genç takımlar yoktu o zamanlar direk A takımına girmiştim..
DEVAMI VAR

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti