Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

FATİHA’YI TEFEKKÜR VE İNCELEME

– 12-
Fatiha Suresi’ne giriş kapsamındaki paylaşımları dün tamamlamıştık. Bu yazıyla birlikte Fatiha’nın ayetlerini tefekküre ve incelemeye başlıyoruz. Hedefimiz FATİHA ile fethi yaşamak; Rabbimizin lütfu ile “fetih” penceremiz açılmış olur inşaAllah.
BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHIYM
“Besmele” Fatiha Sûresi’nin ilk ayetidir. Her dile mecburen çevriliyor, Türkçeye de çevrilmiş. Dilimizde “Rahman ve Rahıym olan Allah Adıyla” şeklinde meallendiriliyor. Üç esma var: Allah, Rahman, Rahıym. Aslında “Allah, Rahman ve Rahıym” isimlerinin mânâsını tam vermek mümkün değildir. “Allah, Rahman, Rahıym” esmaları orijinal halleriyle kullanıldığında bile mânâlarına tam ulaşılamıyorken onları bir de Türkçeleştirmeye kalktınız mı mânâdan çokça uzaklaşırsınız. Bu yüzden, ayetleri meallendirirken iyice Türkçeye çevrilmiş meal değil de, mümkün olduğunca tercüme kokan bir formatı tercih ediyoruz, çok Türkçeleştirilmiş mealleri tercih etmiyoruz.
Bu tercihin ilk nedeni, mümkün olduğunca esas mânâdan uzaklaşmamak. İkinci önemli nedeni ise ayette geçen Anahtar Kelimeler’dir. Orada öyle anahtar kelimeler var ki Kur’an okurken ve dinlerken o Anahtar Kelimeleri fark etmeliyiz. Bu nedenle, yani Kur’an’dan kopmamak için de onları çok Türkçeleştirmiyoruz. Mealler kullanılan dile çok fazla çevrilince kişiyi Kur’an’dan uzaklaştırır ve sonuçta meal ayrı Kur’an ayrı gibi olur. Halbuki okurken ve dinlerken ayetleri bir yerinden tanıyabilmek, hissedebilmek lazım. Bu yüzden, bizim ayeti tanımamızı ve hissetmemizi sağlayacak anahtar kelimeler olmalıdır. İmam efendinin arkasında bir farz salâtı ikame ederken okuduğu ayetleri tam ezbere bilmiyor olsak bile o ayetleri bazı yerlerinden yakalayabilmeliyiz ki Kur’an’dan kopmayalım. Onun için orijinalinden uzaklaşmamaya özen gösteriyoruz.
Yeri gelince geniş göreceğimiz şu kudsi hadisteki müjdeden küçücük bahsedelim: “İnsanlar, onlara olan merhametimi bir şeyle ölçmek, bilmek, merhametimin onlara ne kadar bol olduğunu anlamak istiyorlarsa onlara Ramazan Ayı’nı ve İhlâs Sûresi’ni verdim.” Demek ki İhlâs Sûresi bizim için bu kadar önemli! Öyle buyruluyor: Ramazan Ayı ve İhlâs Sûresi onlara öyle bir merhametimdir ki…
Neden acaba?
İhlâs Suresi’nde Allah en önemli vasıflarından bahseder; O Allah Ehad’dır, Samed’dir der. Böyle olmasına rağmen dikkat edin Besmele “Ehad ve Samed olan Allah’ın adıyla” değildir, “Rahman Rahıym olan Allah’ın adıyla”dır. Peki, biz Besmele’de diğer esmaları veya Ehad ve Samed vasıflarını kullanamaz mıyız? Kullanabiliriz. Eğer Besmele’nin mânâsını “adıyla” diye düşünüyorsanız Ehad ve Samed olan Allah’ın adıyla da, Hayy Kayyum olan Allah’ın adıyla da diyebilirsiniz, fark etmez! Besmeleyi “Adıyla” mealinde söylüyorsanız herhangi bir esmayı oraya getirebilirsiniz. Bu kanaatimiz bir ayetten kaynaklanıyor.
Kur’an ne diyorsa, o…
Yöntemimiz zaten ayetler; Kur’an ne diyorsa o! Daima Kur’an’dan öğreneceğiz; başka bir yerden, başka birisinden değil! Bir konuda Rabbimizin ne buyurduğunu Kur’an’dan öğrenebiliriz. Ama Kur’an deyince sadece Mushaf’ı alarak incelemek yetmez; oradan Allah’ın ne dediğini tam öğrenemeyiz, Rasûlünü de incelemeliyiz. Kur’an’ı incelemek, Rasûlünü de dinlemek demektir. Efendimiz (SAV)’i görmezden gelerek Kur’an incelemek ve anlamak mümkün olmaz! O olmadan Kur’an’ı anlayabileceğini sanmak çok büyük gaflettir. Bir şeyi Kur’an’dan öğrenmek için O’nu getireni dinlemek şarttır. Bu yüzden, Efendimiz (SAV)’i dinlemek ve bize açtığı alandan Kur’an’ı öğrenmeye çalışmak, yöntemimizin ana dayanaklarındandır.
Besmele’ye mânâ olarak “Rahman ve Rahıym olan Allah’ın ADIYLA” derseniz, Rahman ve Rahıym esmalarının yerine başka vasıfları da koyabilirsiniz; mesela “Ehad ve Samed olan Allah adıyla” diyebilirsiniz. Bunu Kur’an söylüyor:
“De ki: (İster) “Allah” diye çağırın, (ister) “Rahman” diye çağırın. Hangisi ile çağırırsanız Esma-ül Hüsna O’nundur.” (İsra-110)
“Adıyla” başka, “adına” başka
Allah’a sesleneceğinizde ister Allah, ister Rahman deyin, fark etmez, hepsi O’nun ismidir. Bütün kanunlar, o kanun isimleri, bütün vasıflar O’nundur, hangisiyle seslenirseniz olur. Eğer seslenecekseniz, yani “adıyla” diyecekseniz böyledir. “ADIYLA” demek seslenmek demektir! Ama eğer siz Besmele’ye “adıyla” değil de, “Rahman ve Rahıym olan Allah ADINA” diye bakarsanız iş değişir. “Adıyla” istediğiniz gibi seslenebilirsiniz, ama “ADINA” istediğiniz gibi olmaz! “Adına” dediğiniz zaman Halifetullah özelliğiniz devreye girer. Artık Halife’siniz; O’nun adına, O’nun namına iş yapacaksınız; istediğiniz ismi seçemezsiniz. Çünkü kulsun ve bir kapasiten var. “Adıyla” derken Allah’ın istediğin ismini seçip o isimle seslenebilirsin ama “Adına” dedin mi O’nun adına davranacaksın demektir, herhangi bir vasfı seçemezsin; çünkü kapasiten sınırlı. Sen Allah’ın Ehad ve Samed vasfını ortaya koyabilir misin? Ehad ve Samed vasıflarıyla davranabilir misin? Kapasiten ve sendeki vasıflar buna yeter mi? Mümkün değil! Besmele bu yüzden, Allah’ın merhametini görebilmek için çok önemli bir ipucudur. “ADINA” davranabilmemiz için bize Besmele’de Rahman ve Rahıym isimleriyle onu öğretiyor; Besmele’deki Rahmanur Rahıym “Rahman ve Rahıym olan Allah ADINA” noktasına gelebilmeniz için vardır. Çünkü ADINA dediniz mi ADINA davranmanız gerekir. “Adıyla” idrakındaki Besmele’yi sözle söyleyebilirsiniz ama “Adına” öyle değil. O sözden ötedir, kesinlikle bir kıvam, bir hal gerektirir. “Allah ADINA” davranabilmen için kazanman gereken vasıflar vardır.
Kazanılması gereken vasıflar konusu önemlidir…
“Ehad ve Samed” isimleri Allah’ın tenzih mertebesi isimleridir, Zat isimleridir; bu isimlerle bir kulun ahlâklanması mümkün değildir, o hale giremezsin, o halle ahlâklanamazsın! Haline bürünemeyeceğin o Allah isimleriyle “Adına” iş de yapamazsın, Ehad ve Samed olan Allah “Adına” davranamazsın. Ehad ve Samed olan Allah “Adıyla” yapabilirsin ama “Adına” yapamazsın. İşte bu yüzden, “Adına” iş yapabilmen için Allah sana merhamet ediyor, kapı açıyor; “Rahman ve Rahıym olan Allah Adına” noktasına gelebilme imkânı sağlıyor. Merhametiyle! Çünkü bir insan Ehad ve Samed Allah Adına davranamaz. Öyleyse “Adına” ne demek, biraz anlamaya çalışalım.
“Adına” noktasına gelmiş bir mübarek düşünün. Hali, yaşantısı Rahman Rahıym Allah Adına olan bu mübarek için Besmele, Allah’ın “KÜN/OL” demesinden ona lütufta bulunmasıdır. Önemle anlamaya çalışalım ki bu tanıma göre Besmele’den Rabbani gücün açığa çıkması söz konusudur. Allah, o mübareğe “Kün” demesinden lütufta bulunduğu için onun “Bismillah” demesi “Kün” demek gibidir.
Besmele’nin üç tezahürü görülür: Nefsine Zulmedenler’in Besmelesi, Mutediller’in Besmelesi ve Mukarrebun’un Besmelesi. Besmele’nin ilk tezahürü henüz nefse zulümden kurtulamamış Nefs-i Levvame halinde olanlarda görülür. Nefsi Emmare kapsamındaki diğer nefse zulmedenlerde bu tezahür görülmez. Nefsi Levvame’de olup da henüz nefse zulüm halinde olanlar Allah’a yönelişi doğru yapmış ama ilişkilerinde nefse zulümden henüz kurtulamamış olanlardır. Bunlar Nefs-i Levvameye girmişlerdir. Nefs-i Levvame’de olan kul, “Aminû Billâhi” çağrısını işitip “Âmentü Billâhi” demiş ve sâlih amel işlemek için gayrette olandır, hem de deli gibi. Sâlih amel gayretinde olan bu grubun hali ise “amilus salihati”dir; bunlar sâlih amel gayretindedirler. Ancak, idrakta ve yaşantıda geri dönüşsüz bir noktaya ulaşamadıkları için nefsine zulmedenler sınıfındadırlar. Adı nefse zulüm de olsa bu grup önemli bir gruptur, nefse zulmü yaşayan diğer gruplarla karıştırılmasın. İşte bu grubun bir Besmele hali var. Mutediller’in (Mutmain nefsi yaşayanların) ve Mukarrebun’un (mutmainlikte ileri geçip Marzıye ve Safiye nefsi yaşayanların) da Besmele halleri var. Bu üç gruba ait “üç tezahür” aslında üç ana yaşantıdır. Bunların her birinin kendi içinde de değişen yaşantılar vardır ama ana kolonlar bunlardır: Bir; Nefs-i levvamede olmak kaydıyla nefsine zulmedenlerin Besmele hali ve yaşantısı. İki; Mutediller’in Besmele yaşantısı. Üç; Mukarrebun’un Besmele tezahürü.
Besmele’deki “B”
Hali ve yaşantısı Rahman Rahıym Allah Adına olan için, Besmele Allah’ın “KÜN” demesinden ona lütufta bulunmasıdır. Bakın:
“Dedi ki: Binin onun içine! Onun (geminin) akıp gitmesi de durması da Bismillah iledir. Muhakkak ki, benim Rabbim elbette Ğafurun Rahıym’dir.” (Hûd-41)
Hazreti Nuh aleyhisselam ve gemisi anlatılıyor. Allah’ın izniyle kurtardıkları o gemideler ve geminin tüm hareketleri Nuh aleyhisselam’ın Besmelesi ile! “Bismillah” diyor duruyor, “Bismillah” diyor yürüyor; yani “KÜN” emrinden lütuf yaşanıyor…
Bir küçük not: Hazreti Nuh aleyhisselam’ın gemisinden esinlenerek bâtınî mânâda öğreniyoruz ki; hakikat denizinde nefs gemisinin keşfi, fethi, her hareketi “Bismillah” iledir!
Süleyman aleyhisselam Sebe melikesine bir mektup yazıyor, onu ve ülkesini İslam’a davet ediyor; mektub başlangıcı olarak Besmele’yi kullanıyor. Bu ayette de o Besmele yer alıyor.
“Muhakkak ki; o Süleyman’dandır ve muhakkak ki o Bismillahir Rahmânir Rahıym (ile)dir.” (Neml-30)
Hz. Ebu Hureyre (ra)’den rivayetle Efendimiz (SAV) buyurdular: “Fatihatü’l Kitab yedi ayettir; bunların başı Bismillahir Rahmânir Rahıym’dir.”
Besmele’deki Rahmânir Rahıym insanla ilgili ve insan için iken ilk harf olan “B” tüm hakikati temsil eder. Allah’a ait Ehad ve Samed isimleri ve diğer hakikatler, Tevhid bilgileri hepsi ilk harf olan o “B” harfinin temsiliyeti içerisindedir. Demek ki, Bismillahir Rahmânir Rahıym’i sadece “Rahmânir Rahıym” ile sınırlamamalıyız. Evet, “Rahmânir Rahıym” bize bir lütuftur, kendisiyle ahlâklanabileceğimiz bir ikramdır, “Adına” okuyabileceğimiz bir anahtardır, bu yolda kullanabileceğimiz böyle bir imkândır ama Besmele’nin başındaki “B” harfi bildiğimiz bilmediğimiz tüm mânâları; Tevhid’i, Allah’ın Ehad ve Samed hakikati dâhil tüm bilgileri içerir bir özelliktedir, onun öyle bir temsiliyeti vardır. Bu özelliği yüzünden, Besmele’yi dilde söylemekle bile, tüm o mânâları sözle/kelimeyle ifade etme imkânı bize veriliyor, bilelim bilmeyelim böyledir. Besmele’nin başındaki “B”yi söylemekle temsil ettiği tüm bilgi ve mânâları söyleme fırsatını Allah bize lütfediyor.
Efendimiz (SAV) buyurdu: “Semâvî kitaplarda mevcut herşey Kur’an-ı Azimüşşân’da; Kur’an-ı Kerim’deki herşey Fatiha-i Şerif’te; Fatiha-i Şerif’teki her husus BismillahirRahmânirRahıym’de mevcuttur. Bunun gibi Besmele-i Şerif’in esrarı da Nokta’dadır.” (Hadis).
“B” harfinin noktası hususunda Hazreti Ali kerremellahu vechehu’nun da şöyle söylediği rivayet olunur: “Kur’an’ın sırrı Fatiha’da; Fatiha’nın sırrı Bismillah’ta; Bismillah’ın sırrı da “B” harfindedir. Ben de o “B”nin altındaki Nokta’yım.”
“B” harfindeki Tevhid bilgisi ve İhlâs hakikatlerini içeren mânâyı biz (farkında olalım olmayalım) önemli üç yerde kullanırız. İmanımızı ve idrakımızı temsil eden bu üç yer; “Bismillah” derken, “Âmentü Billâhi” derken ve “Amentü Bil Kaderi” derkendir. Çünkü Allah’a doğru inanabilmek için “B”nin taşıdığı özellikler gerekir.
“Bismillah” derken Allah ismini mânâlarıyla ortaya koyabilmek için;
“Âmentü Billâhi”de imanımızı ortaya koymak için;
“Amentü Bil Kaderi”de inandığımız kaderin ne olduğunu tarif etmek için “B”nin özellikleri gerekir.
Örneğin biz “Amentü Bil Kaderi” derken “bu bilgilerin Sahibi’nin kaderine teslimim” diyoruz. Farkında olalım olmayalım bunu söylemiş oluyoruz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti