Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

HELAL ET ŞEHİDİM – Kocatepe Gazetesi

Sezer Küçükkurt 29 Ağustos 2016 Pazartesi 13:31:24
 

Bir-kaç gün arayla bir şehidimizi daha uğurladık ebedi yolculuğuna. Önceki şehidimiz askerdi, sonuncu polis. Allah bu millet ve vatan uğruna toprağa düşen tüm şehitlerimize rahmet eylesin, gazilerimizden Allah razı olsun.
Geçtiğimiz cuma günü Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvet Grup Amirliği’ne düzenlenen bombalı hain saldırıda 11 şehidimiz, 78 yaralımız var. Şehitlerimizden birisi de Afyonkarahisarlı hemşehrimiz polis memuru Mehmet Dama. Şehidimizi dün öğle namazını müteakip İmaret Camii’nden ebediyete uğurladık. Ruhu şad olsun.
Şehitlerimizin ardından ne söylesek boş. Onlar en yüce makamdalar. İş bizde… Onlara layık olabiliyor muyuz, aziz hatıralarını saygıyla yaşatıp, emanetlerine sahip çıkabiliyor muyuz? Bizler haklarımızı helal ettiğimizi söylüyoruz lakin, şehitlerimiz bizlere haklarını helal ediyorlar mıdır acaba, cenaze törenlerinden sonraki memleket manzarasına bakıp?…
Bunu sorgulamalıyız.
Bu sorulara vereceğimiz kısacık cevaplar, sayfalarca yazılacak yazıdan daha önemli olacaktır herhalde.
***
Şanlı Türk tarihinin zaferler ayı olaran Ağustos ayında irili ufaklı 62 zafer kazandığımızı tarihler kaydetmiş. Türk zaferlerinin en kesin sonuçlusu olan 30 Ağustos Büyük Türk Zaferi, “7 düvel” olarak adlandırdığımız bütün Batı’nın da yenilgisi anlamı taşıyordu aynı zamanda.
30 Ağustos Büyük Zaferi ile yepyeni, milli ve dipdiri bir Türk Devleti kurulmuştur. Aynı zamanda Avrupalı emperyalist güçlerin oyunu olarak Sevr’in zorla Türklere kabul edilmesi için tertib edilen “Anadolu seferi”, o günün maşası Yunanistan’ın hezimeti ile sonuçlanan tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu büyük Türk zaferi, Doğu’daki esir ülkelerin ayaklanması ve millî devletlerini kurmak için savaşmaları dönemini de başlatmıştır aynı zamanda.
Şairin “Tekbirle hücûm sesleri gökkubbeyi buldu,
Hür Ankara’nın savleti Afyon’da duyuldu,
Ulu serdarla ardındaki Müslüman ordu,
Allah diye seslenerek cenge koyuldu.”
dizeleriyle anlattığı gibi…
Tam anlamıyla bir “gizlilik ve baskın” planı olarak nitelenen Büyük Taarruz Planı başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türk ordusu kurmay heyetinin dehası olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda büyük riskler de taşıyan harekat planının başarısız olması halinde, Yunan Ordusu’nun nereye kadar ilerleyebileceğini düşünmek dahi istemeyiz.
30 Ağustos’ta bizzat Türk Orduları Başkomutanı Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa tarafından yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Savaşı adını alan çarpışmalar başlamıştır. Afyon-Uşak arasında, Kocatepe ve Dumlupınar arasında boğaz boğaza yapılan amansız bir savaş sonucunda düşmanın ana kuvvetleri büsbütün yok edildiler. Geri kalanların büyük bir kısmı da esir alındı. Savaş alanının büyük bir kısmındaki Türk kasaba ve köyleri ise büyük bir katliama uğrayarak halkı vahşice öldürülüp, evleri yağmalandıktan sonra ateşe veriliyordu. Bazı yerleşim birimlerinde sivil halk, kadınları, çocukları ve ihtiyarları ile beraber ahşap köy camilerine doldurularak gazyağı döküp ateşe veriliyordu. Can havli ile yangından kaçanlar ise camilerin önüne dizilen mitralyözlerin ateşi ile öldürülüyorlardı. Bu köyleri yakmak emrini veren Yunanlı subaylar -başlarında Başkumandanları General Trikopis olduğu halde- Türk ordusunun esirleri durumuna düşmüşlerdir. Bu esir Yunan generallerini karşılayan Türk Ordusu Kurmay Başkanı General Asım Gündüz’ün onlara Türkçe ilk hitabı bir tokat gibi suratlarında şaklamıştır:
“Sizleri medenî bir ordunun mensupları olarak mı, yoksa bir eşkıyâ sürüsünün temsilcileri olarak mı karşılayacağımdan mütereddidim?!..”
Yunanlı esir komutanlar kendilerine bir araç sağlanmasını, iskân edilecekleri yöreye yaya gönderilmemelerini istediklerinde ise:
“- Şu anda sizin emirleriniz doğrultusunda askerleriniz Türk şehirlerini ateşe vermekle meşguldürler. Bütün araçlarımız ordunuzun peşinde süratle bu cinayetlere engel olmak için seferber edilmişlerdir. Gideceğiniz yere kadar siz de bizim gibi yaya gitmek zorundasınız” deniliyordu.
Yine de onları Türk asaletine sığacak şekilde, kimsenin tacizine uğramadan uzun zaman Anadolu’da iskân ettik. Ülkelerine sağ salim gönderdik. Bu Yunanlı generallerden çoğu kendi ülkelerinde yargılanarak kurşuna dizildiler. Suçlanma sebepleri ise Anadolu’daki başarısızlıkları idi.
Zaferin sonuçları üzerine Üstad Muhiddin Nalbatoğlu şu tespitte bulunur:
Kurtuluş Savaşımızı sona erdiren bu büyük Türk Zaferi öyle bir zaferdir ki, Viyana’dan başlayan bozgun, Ankara önlerine kadar gelmişti. Türk bayrağı eski şahsüvarların kavukları üzerinde bir kızıl gül gibi zaferden zafere koştuktan sonra çocuklarının başına bir yas çevresi gibi düşüyordu. Fakat Anadolu bozkırlarındaki bir avuç büyük mazlumun direnmesi sonucunda yeniden doğdu. Bir kızıl yele gibi göklere doğru savrulmaya başladı. Ankara önlerinde Sakarya’da durdurulan ve geri atılan bu zaferimizde biz yeryüzündeki Son Türk Devletinin kalesini savunduk.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti