ALGI VE GERÇEK – Kocatepe Gazetesi

Büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü andık milletçe, vefatının yıldönümünde. Yine birileri araya nifak tohumları ekmeye, zihinleri bulandırmaya çalıştılar basın vasıtasıyla. Basının, genel manada insanlara siyahı beyaz, beyazı siyah olarak gösterebildiğini, insanların da bunu kabullenebildiğini daha önce bir kaç kez belirtmiştik. Bazıları hiç böyle bir şey olabilir mi diyor. Tabi ki bu görüştekiler olaya düz açıdan bakıyorlar, bu olayı bütünüyle algılayamıyorlar.
Biz bu konuyu çarpıcı örneklerle bir kez daha anlatmaya çalışalım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1923’te kuruluyor. O güne kadar Kur’an-ı Kerim’in Türkçe meali yapılmamış. M. Kemal Atatürk Türk milleti Kur’an-ı Kerim’i okusun, anlasın, öğrensin ona göre hareket etsin diyerek M. Hamdi Yazır Hocaefendiye Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini yazdırıyor ve M. Kemal Atatürk kendi parasıyla on bin adet Kur’an-ı Kerim bastırarak bütün Türkiye’ye dağıtıyor. M. Kemal Atatürk Ayasofya’da seksen bin kişilik bir kalabalığa mevlüt okutturuyor, aynı zamanda bu mevlüt törenini radyodan naklen yayınlattırarak bütün Türkiye’ye dinlettiriyor. Yine M. Kemal Atatürk Türkiye’deki bütün mason derneklerini kapattırmıştır.
Bütün bunlara rağmen yıllardır bazı basın organlarında M. Kemal Atatürk dinsiz veya dine karşı gibi gösterilmiş, ayrıca mason olarak lanse edilmiştir. Maalesef insanlarımız bu yanlış ve yalan propagandaların etkisinde kalmış ve bunlara inanmışlardır.
Bunun yanı sıra ülkemizde yine Türk ve Müslüman olmadığı halde, İslamiyet hakkında ileri geri konuşanlar insanlarımıza Türk ve Müslüman olarak lanse edilmiştir. İnsanlarımız da maalesef bu yayınlara inanmıştır. Kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup isimlerinin Ali, Veli olması Türk ve Müslüman olduğu anlamına gelmez. Yine aynı şekilde Türk ve Müslüman olmadığı halde, sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup isimleri Ali, Veli olan bazı kişiler de insanlarımıza din alimi gibi basın tarafından lanse edilmiş, bunların İslamiyet hakkındaki yalan yanlış görüşleri İslamiyet olarak anlatılarak insanlarımıza örnek gösterilmiş, maalesef insanlarımız da bunlara inanmıştır.
Daha bunun gibi bir çok örnekler verilebilir, isimler üzerinden de tartışılabilir. Medyanın toplum üzerindeki etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Medya elbette insanlarımızı kısa sürede bu kadar açık bir şekilde etkileyemez, bu durum uzun bir zaman diliminde sağlanmaktadır. Kısa sürede yapılan ajitasyonlara toplumu yönlendirme olarak algılanabilir. Bütün bunların panzehiri ise insanlarımızın Yüce Mevla’nın verdiği akıllarını iyi kullanmalarıdır.