Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

BİZZAT KENDİMİZ SAYESİNDE ALLAH’A EŞ KOŞTUĞUMUZU ANLADIĞIMIZ O AN!

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 19 Nisan 2018 Perşembe 13:22:37
 

– 160 –
Mü’minün Suresi 99, 100 ve 101 sık okuduğunuz ayetlerdir. Onlara kısa ama farklı bakmaya çalışacağız:
Euzü Billahi mineş şeytanir racim, Bismillahi’r Rahmani’r Rahiym. “Nihayet onlardan her birine ölüm geldiğinde; “Rabbim beni (dünyaya) geri gönder. Ta ki, (boşa geçirdiğim hayatımı orada) bıraktıklarımla, yararlı çalışmalarla değerlendireyim” derler. Asla! Bu, diyenin geçersiz görüşüdür. Onların ardından Ba’s (Mahşer) gününe kadar sürecek Berzah (Kabir Âlemi) vardır. Toplu Ba’s için sura üflendiğinde aralarında ne soy-sopluk vardır, ne de birbirlerini sorup soruşturabilirler.” Sadakallahul Azim.
Onlardan her birine ölüm geldiğinde, yani her nefs ölümü tattığında “Rabbim beni dünyaya geri gönder” diyor. Ölümü tadınca ne oluyor, ne fark ediliyor ki “beni geri gönder” diyorlar? Bir önemli nokta bu, neyi fark ediyorlar da geri gelmek istiyorlar? Dikkat ederseniz bir talepleri daha var: “Ta ki boşa geçirdiğim hayatımı, orada bıraktıklarımla yararlı çalışmalarla değerlendireyim.” Bir gerçeği fark etti ki böyle bir talepte bulunuyor. Fark ettiği şeyin birisi boşa geçirdiği hayattır, diğeri ise dünyada bıraktıklarıdır. Boşa geçirdiği hayatı dünyada bıraktıklarıyla yararlı çalışmalar yaparak değerlendirmek istiyor. Dünyada bıraktığı şeyi ve boşa geçirdiğini hissettiği şeyi ayetle açıklayalım:
BİR AYETTE YEMİN VARSA MUHATAP
OLAN İNSAN UYARILIYOR DEMEKTİR

Euzü billahi mineş şeytanirracim, Bismillahir Rahmanir Rahiym. “Vel Asr! İnnel insane le fi husr, illelleziyne amenu ve amilüs salihati ve tevasav BilHakk ve tevasav BisSabr.” Sadakallahul Azim (Asr Suresi).
Açıklayacağımız kanaatleri önemseyin, çünkü onlar başka ayetlerde de size yardımcı olacaktır. Asr Suresi yeminle başlıyor: “Vel Asr: Asr’a yemin olsun ki!” Asr’a yemin ediliyor. Allah yemin ediyorsa, yani bir ayette yemin varsa muhatap olan insan uyarılıyor demektir: “İnanmanın, kabullenmenin kolay olmadığı bir konu geliyor, hazır ol! Açıklanan şeyi kabullenebilmen için onu araştırıp incelemen gerekiyor” diye uyarılıyoruz. Bunu hissettirmek için yemin ediliyor. Normal hayatta niye yemin edilir? Doğruyu söylediğiniz halde kişi inanmakta zorlanıyorsa güven sağlamak için yeminden yararlanırsınız. Buradaki çok farklı tabi: “İnnel insane le fiy husr; insan kesinlikle hüsrandadır!” Açıklanan bu gerçek insanın hemen kavrayabileceği, inanabileceği bir şey değildir. Şu an okumanıza rağmen hala fark edebilmiş değilsiniz. Allah yemin verdiği halde hala değil! İnsanın kavrayabilmesi ve inanabilmesi bu kadar zor bir konu var. Bu yüzden, önce incelemek gereken bilimsel konu Asr! Bu konuda öyle bir bilimsel inceleme yapmalıyız ki o tefekkürden alacağımız ipuçlarıyla inanması zor olan bu konuyu kavramamız kolaylaşsın. Ayette yemin varsa şiddetle uyarıldığımızı, tefekkürümüzü zorlamamız gereken bir konuyla karşı karşıya olduğumuzu anlarız, inanmamız, önemini kavramamız zor bir konu geliyordur, önemini kavrayamayacağımız bir uyarı yapılıyordur. Asr Suresi de uyarıyor: Asr’a (zamana) yemin olsun ki insan hüsrandadır! Asr yani zaman kısmını şimdi çok kısa geçeceğiz, çünkü izaha girişirsek konu detaylanacak.
“BİLLAHİ MANADA NASIL İNANILIR?”
BU KONU ÇOK ÇOK ÖNEMLİ

Asrın bu ayetteki ilk manası boşa geçen vakittir, boşa geçen zaman dilimidir. Ve zaten ayetle uyarıldığımız şey bu, insan bu yüzden hüsrandadır! Bundan kurtulmak mümkün müdür? Evet. Ama kimler kurtulabilir? Bu hüsrandan, iman eden ve salih amel işleyenler kurtulabilecektir. Burada geçen iman aslında öyle önemlidir ki… Bu yüzden konularımızda hep bu imanı anlatıyoruz, hep bu imanın ne olduğunu, Billahi anlamıyla inanmayı sağlayacak şeyi anlatmaya çalışıyoruz. Maalesef, dışarıda okuduklarınızın büyük çoğunluğu “Billahi manada nasıl inanılır?”ı anlatmıyor, anlatamıyor. Lütfen bu fırsatları kaçırmayın. Mümkün değil, bir daha karşınıza çıkmayabilir. Özen gösterin, yakalamaya çalışın, konuyu didikleyin. Sonsuz hayatınız için çok önemli olan bu paylaşımları nezaketen okumaktan öteye geçin, dedektif gibi çok ileri bir dikkat ve gayret gösterin.
VAKİT NASIL BOŞA GEÇİRİLİR, BOŞA GEÇEN NEDİR?
Ölümü tadan neyi fark ediyordu? Kendi elinden hürriyetinin gittiğini! Ölümü tadan kişi, var zannettiği muhtariyetinin gittiğini o an fark eder. Kabri izah ettik, neye kabir denir, niçin kabir denir, anlatmaya çalıştık. Ölümün tadılmasıyla başlayan yaşantıya “kabir” denilmesinin en önemli yanı, dünyada yaşarken var olan “Muhtariyeti Tercih Gücü”nün kaybedilmiş olmasıdır. “Muhtariyeti Tercih Gücü”nü kaybettiği an, kendisini muhtar sananın kesinlikle muhtar olmadığını fark ettiği andır ve bu an ölümü tattığı andır. Muhtariyeti Tercih Gücünü kaybediyor. O güçle oluşturduğu zannın elinden gittiğini görüyor. “Muhtariyeti Tercih Gücü” var. Kişi Muhtariyeti Tercih Gücü’nü muhtarlık yönünde kullanıyordu, “meğer muhtar değilmişim” gerçeğini anladı. Muhtariyeti Tercih Gücü’nü muhtarlık yönünde kullandığı için onu yanlış kullanarak vaktini boşa geçirdiğini anladı. O an! Eline verilen sermayeyi yanlış kullandığını fark ediyor, yaşadığı o hüsran duygusuyla bir yakarışa giriyor: “Rabbim, beni (dünyaya) geri gönder. Ta ki boşa geçirdiğim hayatımı, orada bıraktıklarımla değerlendireyim. Benim Muhtariyeti Tercih Gücüm vardı, onu orada bıraktım. Geri gönder de ben onunla yararlı çalışmalar yapayım, vaktimi değerlendireyim” diyor. Geri dönüp yapmak istediği şey ne, geri dönünce ne yapacak?
Ayetleri genellikle müslümanlar okuduğu için bu ayette şöyle düşünülüyor. Yaşarken namaz kılmadığı için gidip namaz kılacak, hayr yapmamıştı gidip hayr-hasenat yapacak, başını örtmemişti dönüp başını örtecek. Çok dikkat edin, fark edilen bunlar değil! Ayetteki tablo, yalnızca müslüman birisi ölümü tattığında yaşanmaz. O, kendisine bu öğütlerin yapıldığı birisi ölümü tattığında başa gelen bir olay değildir, hangi dinde olursa olsun tüm ölümü tadanlar için öyledir. İnanıyor, inanmıyor fark etmez. Din ile ilgili hiç bir şeyi, mesela namazı hiç duymamış, bilmeyen birisini düşünün, böyle birisi nereden bilecek de “geri dönüp yapamadığımı yapayım” diyecek? Böyle düşünerek konudan perdelenmeyin. “O namaz kılmayan birisiydi, geri dönüp namaz kılmak istiyor. Ama ben müslümanlığın tüm gereklerini yapıyorum. Ayetteki tablo benim için söz konusu değil” demeyin, olaydan perdelenebilirsiniz. Tüm vaktini salât ikame etmekle geçirmiş olsa bile, kişi bu açıkladığımızı fark etmemişse o an “vaktimi boşa geçirdim” diyecektir. Hayatını hayır hasenatla, namazla, oruçla geçirmiş olsa bile şu açıkladıklarımızı dünyada yaşarken fark etmemiş kişi ölümü tadınca aynı şeyi söyleyecektir. Çünkü fark edilen onlar değil! Kişi müslüman da olsa, o an kabir hakikatini fark edince aynı kararı verir: Geri dönüp de yapamadıklarımı yapsam der. Fark etti ki Muhtariyeti Tercih Gücü artık yok, kayboldu. O gücün kendinden gittiğini, onu kullanamadığını, suiistimal edemeyeceğini anladı. O gücü elinde tutarken muhtarlığını ilan etmişti, şimdi muhtarlık ilan etmenin mümkün olmadığını fark etti. İşin özeti, asıl fark ettiği şudur: Yaşarken bizzat kendisi sayesinde Allah’a eş koşuyormuş! Bu çok önemli bir şeydir. Kişi dünyadayken Allah’a eş koşuyor olduğunu anladı ve “meğer eş koşuyormuşum” deyip, geri dönmek, eş koşmayacağı bir hayat yaşamak istiyor. Ama duyulan cevap çok acı: “Asla. Bu, diyenin geçersiz görüşüdür.”  
KİŞİ “EŞ KOŞAN VERİ TABANI” İLE DOĞAR,
YAŞARKEN BU EŞ KOŞMA HALİNDEN
KURTULUR Kİ HİDAYET BUDUR

Euzü billahi mineş şeytanir racim, Bismillahi’r Rahman’ir Rahiym. “VetTiyni vezZeytuni ve Turi Siyniyn ve hazel Beledil Emin, Lekad halaknel insane fiy Ahseni Takviym, Sümme radednahu esfele safiliyn, İllelleziyne amenu ve amilus salihati fe lehüm ecrun ğayru memnun, Fe ma yükezzibüke ba’dü BidDiyn, EleysAllahu Bi ahkemil Hâkimin.” Sadakallahul Azim. (Tiyn Suresi).
Burada da “yemin” var, dört şeye yemin ederek uyarıyor: “Dikkat et, senin için çok önemli bir konu var, inanman ve kavraman kolay olmayacak bir konu geliyor” diyor. Biraz önce de öyleydi. İnsanın hüsranı konusunda Asr’a edilen yemini ne kadar kabullendiniz, ona ne kadar inanabildiniz bilmiyorum… İnanmamız ve kavramamız için üstüne düşüp araştırmamız gereken bir konu da Tiyn Suresi’nde! O yüzden yemin var, uyarı var: “Lekad halaknel insane fiy Ahseni Takviym, Sümme radednahu Esfele Safiliyn: Gerçekten biz insanı Ahseni Takviym üzere (çok güzel, çok düzgün, çok mükemmel) yarattık. Sonra onu Esfele Safiliyn’e reddettik.” Bu iki ayeti okuyan kişi “İnsan çok mükemmel yaratılmış, ben de öyle yaratılmış bir insanım” deyip 4. ayeti çabucak kabullenir, çünkü o nefse hoş gelir. Ama 5. ayet? “Sümme radednahu esfele safiliyn!” Hadi bunu da öyle kabullenin: Sonra biz o insanı esfele safiliyne (aşağıların aşağısına) attık!
Çok önemli bir şeyi açıklayacağım inşaAllah. Okuyup bildiklerinizin belki de tümüne ters gibi bir hakikati açıklayacağım, daha doğrusu meallendireceğim: “Biz insanı mükemmel yarattık, sonra onu Esfele Safiliyn’e reddettik.” Bu ayetlerdeki olayı paylaşımlarımızda öğrendiğiniz kavramlarla şöyle meallendirelim: İnsanı “B” Takdim Formu “BEN” olarak yarattık, sonra onu “A” Takdim Formu “BEN” haline reddettik! İnsanı “B” Takdim Formu “BEN” olarak, “B” idrakında, “B”yi kapsar manada yarattık, sonra onu “A” Takdim Formu “BEN” haline attık. Şu insanı, bu insanı değil, her insanı! Her insanı “B” halinde yarattık, sonra onu haddi aşan, asi, necis hale reddettik. Meallerde onun “tabiat şartlarına mahkûm ettik” diye açıklanışını da görürsünüz. Tabiat şartlarının ne olduğunu inceleyin lütfen. Tabiat şartları denilen yalnızca “A” Takdim Formu “BEN”dir. Sonra onu tabiat şartlarına yani “A” Takdim Formu “BEN”e indirdik buyruluyor. Bu ayetlerde bize öğretilen hakikat şudur: Ahseni takvim fıtratla yaratılıyorsunuz ama doğarken cehenneme uygun doğuyorsunuz. Kişi cehennemlik formatta doğuyor, hayata cehennemlik hal ile başlıyor. Buna inanılması çok zor olduğu için yemin ediliyor. Bu durumu tefekkür edin, inceleyin diye! İnanması ve kabullenmesi çok zor çünkü! Siz “B” halinde yaratıldınız, ama dünyalı olmakla hayata cehennemlik başladınız, cehennemlik hal olan “A” Takdim Formu”na reddedildiniz. Allah’a eş koşmayan çok güzel bir halde yaratıldınız, ama dünyaya gelirken Allah’a eş koşan hale reddedildiniz. İşin özeti budur: İnsan hayata başlarken Allah’a eş koşma haliyle başlar. Doğarken böyledir. Henüz günahsızdır bu formattadır. Ahseni takvim doğup da sonra çevre şartlarına göre inançlı veya inançsız, hristiyan veya müslüman oluyor değil, sistem böyle değil! Bu kesinlikle İslamiyet’e uymayan bir bakış açısıdır. Yaradılışı bilmeyenin değil görmeyenin tarifidir. Kişi “eş koşan veri tabanı” ile doğar ki bu Mudıll ismidir. Eğer 120. Gün’de ona hidayet dilenilmişse, o yaşarken bu eş koşma halinden kurtulur ki hidayet budur, kişinin “Hidayet Ehli” olması budur.  

Edep; Ya Hu -160-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti