Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

CEHENNEM HERKES İÇİN. HER AN TELAŞ İÇİNDE OLMALIYIZ

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 15 Mart 2018 Perşembe 13:42:10
 

– 130-
Tanrı tiplerini tanımaya tam amel tanrılarla devam edelim.
TAM AMEL TANRILAR:
Bunlar tam amel, tam gaz tanrılardır ve sık rastladığımız bir tanrı tipidir. Her birimiz kendini test etmeli, halini tartmalı, çünkü insan için en önemli şey tanrılıktan kurtulmaktır. Daha önemli bir şey yok. Eğer sonsuz hayata inanıyorsanız bundan daha önemli bir işiniz yoktur ve halletmeniz gereken daha önemli bir şey de yoktur. Tam amel tanrı, kendi müstakil iradesiyle iyi ve kötüyü ayırt ederek, iyileri seçen, böylece iradesini Allah’tan yana kullanan iyi bir Müslüman olduğuna karar verip o hızla yaptığı amellerle cenneti kazanmaya çalışan kişidir. Amelleriyle cenneti kazanabileceğini sanıyor. Çünkü şöyle düşünüyor: Allah iyi ve kötüyü ortaya koymuş, buna göre nasıl amel edilir onu da peygamberiyle öğretmiştir. Bu noktada hatırlatalım. Efendimiz Rasulullah’tır ve Ona Rasulullah denildiğinde yeryüzünde bu ifadeyi anlamayacak bir tek müslüman çıkmaz. Ama buna rağmen, Efendimize ısrarla “Peygamber” derler, “Rasul, Rasulullah” demekte zorlanırlar. O kişi der ki “Peygamberiyle bize ne öğretmişse ben müstakil irademle onları yaparım, yine müstakil irademle iyiyi seçer ve yaparım, böylece cenneti kazanırım. Çünkü ben müstakil cüzi irademi Allah’tan yana kullanırım.” Bunlar cüzi iradenin müstakil olmadığını fark etmedikleri için, kendileri hüküm ve karar verdiklerini, cennete gideceklerini düşünürler. Böyle düşünenler tam amel tanrılardır. Çünkü o düşünceyle “amel” yapan örtücü ilahtır. Bir işin “salih amel” olması için, o işi yapanın örtücü ilah olmaması gerekir, bu olmazsa olmaz tek şarttır.
ŞİFRELİ TANRILAR:
Bu çok modadır, günümüzde çok popülerdir. Ne yaparlar? Kur’an’ın asıl mesajı olan “örtücü ilahsanız cennete giremezsiniz” gerçeğini fark edemeyip kendilerince yeni ve farklı mesajlar arar, bulur, çıkarırlar. Kur’an’da fark etmemiz gereken çok önemli tek mesaj “örtücü ilah cennete giremez” mesajı olmasına rağmen, bunlar bu esas mesajı fark edemeyip kendilerince mesajlar çıkarırlar. Oysa mesaj bu: Eğer örtücü ilahsanız, örtenlerdenseniz, küfür ehliyseniz cennete giremezsiniz. Kur’an bize bunu anlatıyor. Ama onlar bu mesajı fark edemeyip veya önemsemeyip başka mesajlar çıkarırlar. Mesela, Kur’an’da “A” Takdim Formu “BEN” yaşantısına ait (dünya yaşantısına ait) şifreler ararlar, bazı şifreler bulduklarını sanarak onları izah ederler. Sanki Kur’an fal kitabıymış gibi, bir kehanet kitabıymış gibi geleceğe ve geçmişe ait şifreli haberler ve şifreler bulduklarını düşünerek uydururlar. “19 rakamı şöyledir, şu ayetin numarası şu elementin numarasına benziyor, o elementle şu ayetin ilişkisi var” gibi şifreler üretirler. Bunlar kesinlikle şifreli tanrılardır, şifrelerle meşguller, bulmaca çözüyorlar. Kur’an’da tek bir mesaj var; örtücü ilah olmayacaksınız. Örtücü ilahsanız cennete giremezsiniz. Mesaj bu: La ilahe illallah. La ilahe (sen ilah değilsin, müstakil bir varlığın yok) İlla Allah. Kendinizi ilah sanıyorsanız cennete giremezsiniz. Kur’an’ın tek mesajı budur.
GENERAL TANRILAR
Çok önemli bir başka tanrı tipi General Tanrı’dır. Önemine binaen bundan biraz detaylı bahsedelim. Çünkü “general tanrı” fark etmeden çok çabuk içine düşebileceğimiz idraklerdendir.
Dedik ki Kur’an-ı Kerim’deki önemli mesaj “örtücü (küfür ehli) iseniz cennete giremezsiniz”dir. La ilahe İllallah Kelime-i Tevhidi bize bunu bildiriyor. Bunu fark etmişsek ilerleyebiliriz, hedefe ulaşabilme yolu o zaman açılır. O hedefe ulaştıran yollar vardır. O yollardan birisi Fatiha’dır. Fatiha Suresi örtücülükten kurtulmada çok önemli bir duadır ve bu yüzden salât Fatiha’dır. Fatiha Suresi bize Yaradan’ın öğrettiği önemli bir sığınış, durum tespiti ve örtücü olmama talebi içeren duadır. Fatiha’daki “ihdinas sıratal müstakiym” ayetinden hareketle konuya girmeye çalışalım. Salâtla ilgili detayları yeri geldikçe paylaşıyoruz, şimdi de bunun yeri geldi: Bu idrakla salâtta Fatiha okurken nasıl düşünmeliyiz ve nasıl hareket etmeliyiz? “İhdinas sıratal müstakiym” derken “Allahım bizi hidayet yoluna, doğru yola erdir” derken istediğimiz yol, örtücü olmamaktır. “İhdinas sıratal müstakiym” ile istediğimiz idrakın açılabilmesi için bu duaya sarılmak, bunu önemsemek gerekiyor. Bu duayı öncelikli hale getirmek için ise onun telaşına girmek gerekiyor. Şuna özen gösterin lütfen. Kişi “A” Takdim Formu “BEN” yaşantısını yaşayıp ama bol bol da Fatiha Suresi okuyorsa olmaz. Sevap kazanır, nur üretir ama örtücülükten kurtulamayabilir. “İhdinas sıratal müstakiym” ile ne dediğini fark edip o idrakı günlük yaşantıya taşıması gerekiyor. Günlük yaşantıda bunun bize bir telaş yapması, bizi telaşlandırması çok önemli. Bu telaşla idrakımızı öyle bir hale getirelim ki, salâtta artık o idrakla “ihdinas sıratal müstakiym” diyebilelim. “İhdinas sıratal müstakiym” idrakının telaşına girebilmek ve onun önceliğimiz olması için şimdi birlikte bir dua ve sığınışta bulunalım ki bu çok öncelikli bir sığınış biçimidir: Allahım, örtücü olmaktan, küfür ehli olmaktan korunmak ve kurtulmak için sana sığınıyorum (âmin).
TEK TELAŞ BU OLMALI: ÖRTÜCÜ OLMAMAK!
Hac’ca, umreye gidenlerle görüşüyoruz. Özellikle ilk gidenlerin “Kâbe’yi görünce yapılan dua makbulmüş, ne istesem acaba?” telaşına düştükleri belki sizin de dikkatinizi çekiyor. “Görünce ne söylesem, ne istesem?” Neden böyle telaşa düşülüyor? “A” Takdim Formu “BEN”le bakıldığı için, ilan edilen muhtariyetin gözüyle bakıldığı için. Dünya yaşantısında ilan edilen ilahın isteklerini yerine getirmek için önemli bir fırsat var, o fırsatı kaçırmak istemiyor. “Mağazaya girdim, acaba ne alabilirim?” telaşı gibi. Oysa tek bir telaş var. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem uyarıyor: Tek telaş var; La ilahe İllallah. Başka telaş yok. Bunu fark etmek ve diğer telaşları terk etmek gerekiyor, diğer telaşlarla uğraşmamak gerekiyor. “Başka ne isteyebilirim?” gibi bir telaş olmamalı. Tek bir şey isteyeceksiniz: Allahım, bana merhamet ediver, beni örtücü olmaktan koruyuver, kurtarıver. Bitti, bu kadar. Örtücü yapmazsa bitti ya, bitti. Küfür ehli olmazsanız bitti, artık bitti. Öyle dilenirseniz bitti. Size “örtücü olmayanlardan ol” denirse bitti işiniz elhamdülillah. Öyleyse telaş bu olmalı: Örtücü olmamak! Örtücü olmamak öyle önemli ki… Bu önemi biraz fark edince hepimiz böyle sığınırız: “Allahım, örtücü olmaktan, küfür ehli olmaktan korunmak ve kurtulmak için sana sığınıyorum. Bunlardan beni hayrlısıyla, kolaylıkla ve lütfunla koruyuver ve kurtarıver. Öyle kurtarıver ki Allahım, güç yetiremeyeceğim zorluklar olmasın, çok kolay olsun. Çünkü sen “KÜN” dedin mi “fe YEKÜN” oluyor. Verince de hazinenden bir şey eksilmiyor. Senden bir şeyin en güzel ve en yüksek istenmesinden de memnunsun. Öyle istiyoruz Allahım.” Evet, en kolay olacak şekilde ve lütfuyla vermesini isteyelim. Kuyruk yok, fatura yok, telaş yok, oturduğunuz yerde sessizce isteyin. Yeter ki “örtücülükten kurtulma”yı öncelik yapın ve isteyin. Bizde “İhdinas sıratal müstakiym” idrakının oluşabilmesi için bu sığınış önemlidir. Kur’an ifadesiyle “Sırat-ı Müstakîm”i isterken, doğru yolu talep ederken, “Allahım beni örtücü olmaktan, küfür ehli olmaktan koruyuver, kurtarıver” derken o idrak, o iştiyak ve o sığınışla “ihdinas sıratal müstakiym” diyelim. Yalvarırcasına. “İhdinas sıratal müstakiym”de bu his çok önemlidir, orada onu sığınan bir sesle ve bu idrakla söylemek gerekiyor. Orada ne söylediğinizi bilirseniz “âmin” farklı şekilde dile gelir. Aksi halde Fatiha bitimindeki “âmin” sizin için “demek ki Fatiha bitmiş, şimdi sıra zammı surede” işareti olur. Böyle olması hepten yanlış mı? Değil ama neye benzer biliyor musunuz? Çok önemli bir markettesiniz ve gözünüz bağlı. Dolaşıp, bir alış veriş yapamadan çıktınız. İhtiyacınız olan malzemeleri almadan çıkmak ne işinize yarar? Markete girme enerjisini, duygusunu yerine getirmiş olursunuz. “Markete girdin mi?” diye sorulduğunda “girdim, görevi yaptım” denir, ama sepete bir şey koyamadınız. Gözünüz kapalıydı. Salâtta gözünüz açık olmalı.
NE ÖRTÜYORSA, ALLAH ONDAN RAZI OLMAZ.
 BİZİ BU TELAŞ ALMALI, SARMALI

“Allahım indinde makbul olmayan, razı olmadığın arzu ve isteklerden, heva ve heveslerden, hal ve hareketlerden, fikir ve inanışlardan hayrlısıyla, kolaylıkla ve lütfunla koruyuver ve kurtarıver. Allahım, bunlardan beni kurtarıver.” bu önemli sığınışı siz de önemseyiniz lütfen. Çünkü indinde makbul olmayan fikir ve inanışlarla, razı olmadığı arzu ve isteklerle ancak örtücü olursunuz. O’nun razı olmadığı şey örtücülüktür. Sizin bir arzunuz, bir isteğiniz, düşünceniz, bir davranışınız Allah’ı örtüyorsa, “Allah’ın hoşnut olmadığı davranış” odur. Ne örtüyorsa, Allah ondan razı olmaz. Bu bir kapris değil! Kapris yapan ve “demek sen bizim takımı tutmadın ha” diyen bir yaklaşım değildir. Şuna çok dikkat edin, Allah’ı insan gibi düşünmeyin. Geçenlerde bir programda dikkatimi çekti, kişi bir şey söyleyecek, “Allah’ı insan gibi” düşünüyor, bir şey söyleyecek, “Allah’ın gücüne gitmesin ama” diyerek başlıyor. Türk’se Türk gibi, Alman’sa Alman gibi, İngiliz’se İngiliz gibi bir Allah düşünüyor. Bu düşüncelerle yaklaştığınız sürece kişi tanrılıktan kurtulamaz, Allah’ı bir üst makam, bir üst tanrı sanırsınız. Kendi yapacaklarınızın bittiği, kendi gücünüzün yetmediği yerde aklınıza O gelir ve sözde O’na sığınırsınız: “Ben buraya kadar yaptım, gerisini senden istiyorum.” Hepsini yapabilse hiç müracaat etmeyecek… Demek ki öncelik ve telaş bu: Allahım indinde makbul olmayan, razı olmadığın arzu ve isteklerden, heva ve heveslerden, hal, hareket ve davranışlardan, fikir ve inanışlardan beni hayrlısıyla, kolaylıkla ve lütfunla koruyuver ve kurtarıver. Bunlardan beni koruyuver Allahım. Bu öncelik ve telaşı fark ettikleri için Efendimiz (SAV)’in meclisinde, sohbetinde Sahabe’nin telaşı hep bu: Biz cehennemde ne yaparız, orayı nasıl halleder de kurtuluruz? Bu telaşla yaşıyorlar. Çünkü Nebe Suresi 21 sesleniyor: “Kesinlikle cehennem herkesin güzergâhı üzerindedir.” Kesinlikle, tereddütsüz! Dolayısıyla, cennet hayalini bırakıp, kesin olan cehennemden kurtulma telaşını yaşamak lazım. Cehennem kesin, herkesin güzergâhı üzerinde; o güzergâhta ne yapacağız? Bizim için bu telaş çok önemli. Örtücü ilahın ondan kurtulamayacağını bilenin telaşı budur: Ben nasıl örtücü olmam ve nasıl cehennemden yani örtücülükten kurtulurum? Bu telaş insanın her saniyesini almadıkça olmaz… Bizi bu telaş almalı, sarmalı, mutlaka…

Edep; Ya Hu -130-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER