Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SADR’IN GENİŞLEMESİ VE HAKK YOLDA YÜKSELMESİ

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 18 Ağustos 2017 Cuma 12:44:37
 

-9-
Önceki paylaşımlarda tanımladığımız Haşyetullah’ın paramparça ettiği bir dağ vardı. İşte o “dağ”a gelelim şimdi. O dağ, kulda “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasının sonucu ortaya çıkan Sözde Tanrılık İddiası’dır ki, haşyetullah bu dağı parçalar. Bu dağın parçalanması sonucu kul İhlâslı olur; İhlâslı Kul ona denir. O tanrılık dağı parçalanmışsa, fonksiyonsuzlaşmışsa ancak o zaman ihlâslı olunur. Aksi halde, ihlâslı olmak kişilerin birbirine karşı samimi olmaları, art niyetli olmamaları değildir; ihlâs öyle duygularla ilgili bir mana ve kavram hiç değildir. Haşyetullah’ın sizdeki Sözde Tanrılık İddiası’nı paramparça etmesi ve sizin huşu beden diline girmeniz sizin ihlâsınızdır, işte siz o zaman ihlâslı olursunuz.
Fuad ve kalb “görüyorum” derse
Kul “İhsan sahibi” olur

İşte, bütün bu bilgi ve hallerle fuadın ve kalbin “görüyorum” demesi Kul’un ihsan sahibi olmasını sağlar. Hani tarihte birisi “eureka eureka, buldum, buldum” diye koşup çıkmıştı, işte öyle olur. Fuad ve kalbin çalışmaları sonucu kalbin gözündeki katarakt kalkar, kalb net görmeye başlar ve “görüyorum” der ve fuadın, kalbin “görüyorum” demesi Kul’un ihsan sahibi olmasını sağlar.
Efendimiz (SAV) buyuruyor ki; “Allah’ı görüyormuş gibi yaşayın ve ibadet edin. Siz O’nu görmüyorsanız da O’nun sizi gördüğünü bilin.” “O’nun sizi gördüğünü bilin” hali de bir diğer derecedir. Bize “hiç değilse böyle yapın” diye önerilmektedir. Bu bir makamdır, İhsan Makamı’dır. Demek ki fuad ve kalb nihayet “görüyorum” der ve bu durumda Kul “İhsan Sahibi” olur.
“Alim” olmak sertifika ile değil
Biraz önce Allah İlmi’ni ve duygusunu ele aldık, peki “âlim” kime denir? Çünkü ayetlerde “âlimler” ifadesiyle karşılaşacaksınız. Bakın Fatır Sûresi 28. ayet: “Kullardan ancak âlimler haşyet duyarlar”. Bu ayeti görünce, “efendim, biz âlim mi olacağız” demeyin. Allah İlmini düşündüğümüzde, Kur’an’ın bahsettiği âlimlerin dağıtılan “profesör sertifikaları” ile ilgisi yoktur. Bir kişi “B” İmanı”nı deklare ettiği zaman Kur’ana göre âlimdir, âlim bir kuldur ve en ordinaryüs profesörden daha önemlidir.
Bir hadiste Efendimiz (SAV) buyuruyor, öğretiyor ki; “hikmetin başı Allah korkusudur.”
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem yine bir başka hadiste; “Allah’ı en çok tanıyanınız, Allah’tan en çok korkanınızdır. Ben ise O’ndan en çok korkanınızım” buyuruyor.
En’am Sûresi 125. ayet: “Allah kime hidayet etmek dilerse onun sadrını İslam’a açar, genişletir. Kimi de saptırmayı dilerse, onun da sadrını darlatıp zorlaştırır ki, o sanki semada yükseliyor gibidir. Böylece Allah iman etmeyenler üzerine pislik, azab çökertir”.
Zümer Sûresi 22. ayet: “Allah kimin sadrını İslam’a şerh etti açtı genişletti ise o Rabbinden bir nur üzere değil midir? Allah’ın zikrinden kalbleri kasvetlenenlere veyl olsun. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.”
Küffarın da sadrı genişler. Küffarınki batıla, müminin ki Hakk’a doğru genişler
Bu ayetleri ve hadisleri açıklamalarımızı bunlara dayandırdığımız için veriyoruz. Dikkat ederseniz, bunları hepsini vurguladık: Allah’ın hidayet etmesi kulun sadrının İslam’a açılması, sadrının genişletilmesiyledir, bu da Rabbinden bir nurla mümkündür. Çünkü ayetler bunun böyle olduğu bildiriyor. Peki, bu ayetleri okuyan kul bu ayetler karşısında ne demelidir, kendisini nasıl ifade etmelidir?
Sebe Sûresi 50. ayet: “De ki, eğer saparsam ancak kendi nefsimin aleyhine saparım. Eğer doğru yolu bulursam Rabbimin bana vahyettiği şey iledir. Muhakkak ki O Semiyun Gariyb’dir”.
En’am Sûresi 125. ayetten sonra; “Allah kime hidayet etmek dilerse onun sadrını İslam’a açar, genişletir” ayeti gelince sorulan sorularla oluşan bu hadiste Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’e soruyorlar; ey Allah’ın Rasulü, göğüs sadr açılır mı? Efendimiz buyuruyor; “evet”. “Alameti nedir?” diyorlar. Efendimiz buyuruyor; “Aldanma yurdundan uzaklaşmak, ebediyet yurduna yönelmek ve gelmeden önce ölüm için hazırlıktır”. Efendimizin bahsettiği aldanma yurdu özellikle “dünya”dır.
Şimdi yeri gelmişken sadrın daralması ve genişlemesine de bakalım. Örneğin sadr ile ilgili olarak ayette diyor ki; “kimin sadrını şerh etmek dilerse onun sadrını İslam’a açar, sadrını İslam’a genişletir. Kimi de saptırmayı dilerse, onun da sadrını daraltıp zorlaştırır…” Yani sadrın genişlemesi yalnız imanlılarla ilgili değil. Küffarın da sadrı genişler. Eğer sadrı “nefsin şerri” yönetiyorsa sadr o doğrultuda genişler. O kişinin sadrı Hakk’a karşı daralır, ama batıla karşı genişler, Allah muhafaza etsin. Mesela bir yerde geziyor, bakar bazı masalarda yanlışla meşgul olanlar var; içi açılır, göğsü genişler; “oo, bizimkileri bulduk” der. Doğru “bizimkileri” buldu. Bakın sadr genişledi, ama batıla. Mü’minin göğsü ise batıla karşı daralır, Hakk’a karşı genişler.
İman nuru olmazsa, nefsin şerri yönetimi ele alır
Bir de üçüncü bir sadr hali vardır ki; bu sadrın her türlü hale karşı açılımı ve geniş olması demektir. Ama Rahmanî yönde. Peki, bu ne demektir? İşte bu İnşirah Sûresi’nde Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’e söylenendir. Rabbi ona sesleniyor ya; “sadrını genişletmedik mi?” diye, işte öyle derken buyrulan bu üçüncü haldir.
Buraya kadar temel bazı kavramları birlikte paylaştık, şimdi de Sadr Sistemi’nin Hakk yolda çalışmasını sağlayan nurlarla devam edelim.
Sadr, Kalb, Fuad, Lüb Organizasyonu’nun Hakk yola çevrilebilmesindeki, onun Rabbine yönelebilmesindeki temel faktör o Kul’un Billahi anlamındaki imanıdır. Kul Billahi anlamındaki imana ulaşmamışsa Sadr, Kalb, Fuad Lüb Organizasyonu’nun yönetimi Rabbine yönelmez. “Rabbine yöneliyormuş gibi” çeşitli davranışlar ortaya koyar, ama aslında Rabbine yönelen yola, Hakk yola giden yola girmemiştir. Sadr, Kalb, Fuad, Lüb Organizasyonu’nun Hakk yola girebilmesi, Rabbine yönelebilmesi için Billahi anlamındaki iman birinci şarttır. Nedir bu? Bu “Amentü Billahi”dir. Bu yüzden, İmanın Şartları diye bildiğimiz anlaşma şartlarının ilki budur; Amentü Billahi. “Amentü Billahi”siz olmaz, önce Amentü Billahi. “Amentü Allahi” değil Amentü Billahi. Bu organizasyonun Hakk yola, yani Rabbine yönelmesi Amentü Billahi ile başlar. Peki, bunu sağlayacak olan nedir?
Bu organizasyonun Rabbine yönelmesini sağlayacak, ona “Amentü Billahi” dedirtecek şey ise Rabbinden doğrudan bir nur olan İman Nuru’dur. Yani bu organizasyonun içerisine İman Nuru dâhil olmalıdır. Bu organizasyonun içerisine İman Nuru dâhil olmadığı sürece bu organizasyonu nefsin şerri yönetir, daima. Ve bu yönetimden kurtulmak mümkün olmaz.
Hatırlayacaksınız, ayetlerden anlatmıştık ki; bu organizasyonun içerisinde İman Nuru’nun tesiri kalbedir. Kalb dediğimiz vücudun kalbidir, ama asıl o kalbin irtibatta olduğu kalıp, Kulun Kalbı önemlidir. Kalp ve kalb. Demek ki, iman nurunun tesiri kalbe. Peki, kalbe yani bu kalıba iman nuru tesir edince ne olur? Kalb, Hakk yolda tesbit edilmiş sözlere, bilgilere sahip olur. Kalbe tesbit edilmiş, kalp edilmiş Hakk yolda sözlere; Hakk yolda bilgilere sahip olur. “Hakk yolda tesbit edilmiş bilgilere sahip olur” şu demektir: Kalb, Hakk yolda amel için “emir bilgi”lere sahip olur. Yani ancak o zaman kalp “Hakk yolda amel için” emir bilgilere sahip olur. Amel için emir bilgi, “âminû” ve “amilüs salihati” halini sağlar.
Sadr’a da İslam nuru gerek
Ayetlerde daima “kurtulmuş kişilerin özellikleri” olarak belirtilen “âminû” ve “amilüs salihati” hali ancak; iman nurunun kalbe tesir etmesi, o kalbin Hakk Bilgi’yi tesbitlemesi ve o bilgilerin amele dönecek hale gelmesiyle, yani amel için emir verecek bilgi haline gelmesiyle mümkündür. Bakın şimdi şu hadisi hayatımız için daha anlamlı bulacağız. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor; “bildiği ile amel eden kimseye Allah bilmediğini öğretir”. Bu hadisten çıkan bir anlam da; bildiklerinizle amel ederseniz kazanacaksınız demektir. Kazanılacak olan, Allah’ın size sunacağı yeni bilgilerdir. Bu yüzden, yeni bilgileri kazanmanın yolu bildiğinle amel etmektir, bildiğini amele çevirmektir. Zaten seni ilerletecek olan şey ameldir.
Öğrenmiş olduk ki; kalbi tesirinde tutan İman Nuru. Bu nurun nasıl bir açılım yaptığını da birkaç cümleyle belirttik. Gelelim sadra, sadrı tesirinde tutan nedir? Sadrı tesirinde tutan ise İslam Nuru’dur. Sadr İslam nurunun tesiri altındadır ve İslam Nuru, bu mücadelede sadrın başarısını yükseltir. Sadrın Hakk yolda başarılı olmasını, Hakk yolda ilerlemesini İslam Nuru sağlar. Kalb amel edebileceği bilgileri iman nuruyla kalbe kalbeder. Bu kalbediş, bu tespit edişten sonra kalb beyne bu doğrultuda emir verip beyin bunu amele çevirdiğinde sadr İslam Nuru etkisine girer. Ve İslam Nuru sadrı Hakk yola ulaşması için yükseltir…

 

İNŞİRAH -9-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti