Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 97 –

EHAD VE VAHİD’İ ANLAYALIM
VahidülEhadüsSamed olan Allah, İlminde İlmiyle İlmini seyrinde yaratmayı dilediği “insan”ın ef’al âleminde vücud bulması ile o insanın ilmullah’ta “ilmi suret”i görüldü.
Cümleyi daha anlaşılır hale getirmeye çalışalım. “Allah Vahidül Ehadüs Samed’dir” diye tanım yaptık ama Allah EhadüsSamed’dir. İhlâs Suresi “Allah EhadüsSamed’dir” dememizi istiyor: “Kul HuvAllahu Ehad, Allahus Samed, Lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehu küfüven ehad.” Peki, neden “Allah Vahidül Ehadüs Samed’dir” dedik? Bazı ayetler “ilahınız Vahid’dir” dediği için. Tanımın temelinde “Ehad ve Vahid” var. Bu sıfatları yazılarımızda detaylı olarak açıkladık. Ehad ve Vahid’i anlamamızı kolaylaştıracak açıklamaları şimdi ayetlerle yeniden yapacağız. Konuyu çok genişletip de anlayacağımız noktadan uzaklaşmamak için ayetlerin mealine konumuz kapsamında bakmaya çalışacağız, bu bir. İkincisi; anlatımımızda hep İnsan-29 dilini yani kesret dilini kullanacağız. İnsan-30 dilini (tevhid dilini, ulûhiyet dilini) kullandığımız yerlerde o dili kullandığımızı söyleyeceğiz. İnsan-29. ayet öğüt, yani amel içerir. İnsan-30 öğüt içermez, o bize inanmamız gerekeni, imanı söyler. Eğer Kur’an’ın dili tamamen İnsan Suresi 30. ayete uygun olsaydı ondan hiçbir öğüt alamaz, hiçbir amel çıkaramazdık. İnsan Suresi 29. ayet dili bize özellikle bir amel önerir; bu dille olan ayetler “ben ne yapacağım?”ı anlatır. İnsan-30 kapsamındaki ayetler ise “neye inanacağım?”ı gösterir. Dolayısıyla, İnsan-29 dili genellikle Nübüvvet’i, İnsan-30 dili genellikle Risalet’i gösterir. Şimdi göreceğimiz ayetler İnsan-29 diliyle bildirildiği için, biz de anlatımımızı İnsan-29’a göre yaptık, öyle dile alacağız.
“EHADÜSSAMED” TANIMI ALLAH’IN ZATIYLA İLGİLİ BİR TARİFTİR, DOĞRUDAN ALLAH’IN ZATINI TANIMLAR
Bu yazılarda detay arayanlar için, detayı düşünenler için hatırlatalım: İnceleyeceğimiz ayet ve hadislerde, tefekkürlerimizde sadece o konuya yettiği kadar açıklama yapacağız, anlamaya yetecek cümleler söylemekle yetineceğiz.
İhlâs Suresi “Allah Ehad’dır, Samed’dir” diyor, biz başlarken “VahidülEhadüsSamed olan Allah” dedik. “EhadüsSamed olan Allah” değil de “VahidülEhadüsSamed olan Allah” dedik. Bakın: Allah Ehad’dır, Samed’dir. Bu yüzden biz; “Eşhedü en la ilahe illallahül EhadüsSamedülleziy lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehü küfüven Ehad” diyerek EhadüsSamed’in şehadetini de yaparız. Ancak “EhadüsSamed” tanımı Allah’ın Zatıyla ilgili bir tariftir, doğrudan Allah’ın Zatını tanımlar. VahidülEhadüsSamed dediğimizde şöyle bir fark var: Bu aşamada yaratma başlamıştır, yani fikir başlamıştır. VahidülEhadüsSamed ifadesi fikir alanını, yaratma alanını, yaratma prosedürünü ve koşullarını tanımlar. Buna “İLMİNDE İLMİYLE SEYİR” denir. Fikrin başlamasıyla İlmullah’ta ilimle ilgili suretler meydana geliyor. Bu yüzden buranın tanımı, vasfı, özelliği EhadüsSamed değil, VahidülEhadüsSamed’dir.
HER İKİSİ DE “BİR” VE “TEK” DEMEKTİR, AMA BU BİR TEKLER FARKLI ŞEYLERDİR
VAHİD yaratılanların tekliğini, yaratıkların hakikatlerinin tekliğini anlatır. EHAD Allah’ın Zatı’nın tekliğini anlatır. Her ikisi de “bir” ve “tek” demektir, ama bu bir tekler farklı şeylerdir. EHAD; Allah Zatında Zatını bilen birdir. VAHİD Allah’ın yarattıklarının İlmullah’daki Tevhid’inin adıdır. Allah’ın ilmi Allah’ın Zatından ayrı olmadığı için, aslında İlmullah da Ehad’dır Samed’dir. Bir insanın ötesinde berisinde bir çalışma alanı, bir laboratuvarı vardır ama İlmullah öyle Allah’tan gayrı bir şey, bir yer, bir alan değildir. Allah’ın ilmi Allah’ın Zatından ayrı olmadığı için İlmullah da Ehad’dır, Samed’dir. İşte biz Allah’ın o vasfını kendimiz için daha belirgin, daha somut hale getirmek için diyoruz ki; Allah VahidülEhadüsSamed’dir. Şöyle ki:
“VahidülEhadüsSamed” demekle o koşullarda bir fikir oluşacağını, bir fikrin varlığını belirtmek istiyoruz. VahidülEhadüsSamed halinde bir olay başlıyor. Başından sonuna her şeyi kuşatmış olan vasıf VahidülEhadüsSamed’dir. Bu yüzden, yaşarken Allah VahidülEhadüsSamed değilmiş gibi yaşamak küfürdür, kişi eğer öyle yaşıyorsa bu yüzden küfürdedir. Çünkü yaratılmanın vasfı olan VahidülEhadüsSamed koşulunu örtüyor, VahidülEhadüsSamed’in örtücülüğünü yapıyor, onu hiçe sayıyor; yani Allah yokmuş gibi, Allah VahidülEhadüsSamed değilmiş gibi davranıyor. Dikkat edelim ki VahidülEhadüsSamed yalnız yaratma anında var olan sonra geçersizleşmiş bir vasıf değildir! Her alanı kapsayan, her an geçerli bir vasıftır, her an dikkat etmemiz gereken, bize miyar olacak bir vasıftır.
BENİM HAYALİM İLMİMLE İLGİLİDİR, ONU İLMİM SINIRLAR. İLMULLAH’I DÜŞÜNDÜĞÜNÜZDE ALLAH İÇİN DE BU GEÇERLİ
VahidülEhadüsSamed olan Allah ilminde ilmiyle ilmini seyirde. Bunun kolay anlaşılabilmesi için kivi örneğini hatırlatmak isterim. Neden kivi? Türkiye’de yaşı 50-60 civarında olanların sonradan tanıdığı bir meyve olduğu için. Çocukluk, gençlik yıllarımızda biz kivi nedir bilmiyorduk. O yıllarda bize “kivi hayal et” deseler edemezdik. Şimdi gördük hayal ediyoruz. Bu, benim kiviyi ilim potama almam demektir, bu yüzden hayal edebiliyorum. Kişinin hayali ilmiyle alakalıdır. Benim hayalim ilmimle ilgilidir, onu ilmim sınırlar. Bildiklerimle hayal kurarım. Kiviyi öğrendim, hayal edebiliyorum. Düşündüm ve hayalimde kivi oluştu, şimdi hayalimde hayal ettiğim şey var, hayalimde hayalim var. Ben hayalime bakarken dışıma mı bakarım? Hayır, hayalimde. Onu hayalimde, hayal alanımda seyrederim. Hayalimde suretlendirdiğim şeye hayalimle bakıyorum, onu dışıma çıkarmadım. Hayalimi seyrettiğim hayal alanım benim ilmimdir, değil mi? Yani orayı ilimle, ilmimle kullanıyorum. İlmimle hayal kurduğuma göre hayal alanım zihnimdeki ilim alanım demektir. Hayalimdeki kivi, kivi bağlamında bir ilmi temsil ediyor, benim ilmimi temsil ediyor. Ben hayalimi hayallerken (ilmimde kivi sureti oluşturarak ilmimi suretlendirdiğimde) ilmimle onu seyrediyorum. İlmullah’ı düşündüğünüzde Allah için de bu geçerli: İlminde ilmini ilmiyle seyirde. Neyi seyrediyor? Dilediğini. Sen de öyle değil misin? Hayal ettiğin şeyi hayalinde seyrediyorsun. Hayaline karışılabiliyor mu? Her yere zincir vuruyorlar ama zihinlere yani hayallere zincir vuramıyorlar…
VahidülEhadüsSamed olan Allah, ilminde ilmiyle ilmini seyrinde bir şeyi diledi (mesela insanı diledi). İlmullahta yaratmayı dilediği insanın ef’al âleminde vücud bulması ile o insanın İlmullah’ta ilmi sureti görüldü.
EF’AL ÂLEMİNDE BULUNAN ŞEYLERİN TÜMÜ İLMÎ SURETLERDİR
Konu hızlı aksın diye hemen insana geçiyoruz ama şunu biraz açalım. EF’AL ÂLEMİ dediğimiz yaşadığımız evren fiiller âlemidir, vücud (var görünenler) âlemidir, madde âlemidir. Bunun sınırı ARŞ’tır. Arş’ın ilerisi MANA ALEMİ’dir. Unutmayın lütfen, hep konuya yetecek izahı yapıyoruz, çünkü genişletince çok uzuyor. Mesela sırf “Arş” konusu bile günlerce yazıyı doldurur. Bu yüzden, hep konunun anlaşılmasını sağlayacak kadar açıklamayla yetiniyoruz, lütfen bağışlayın. Sonra her birini daha geniş ele alırız inşaAllah. Ef’al Âlemi fiil âlemidir, bulunduğumuz âlemdir. Bu âlemin yani Sema ve Arz’ın nasıl başladığına bakalım. Nasıl yaratıldı? Ayetlerden öğreniyoruz ki yararak, patlatarak yarattı. O isim nedir? Fatır! Fatır yararak patlatarak yaratandır. Salâta dururken bunu deklare ediyoruz zaten: “İnni veccehtü vechiye lillezi fataras semavati vel arza hanifen: Semayı ve arzı Fatır olarak yaratana vechim haniyf olarak yöneldim.” Sünnetullah olan bu noktaları bilim âlemi de tesbit etmiş, ona “Big Bang” diye isim koymuşlar, “patladı” diyorlar, bilimsel çalışmalara bu noktadan başlıyor, açıklamalar yapıyorlar. Biz burada ona “Ef’al Âlemi” diyelim ve Ef’al Âleminin bir başlangıcının olduğunu hatırlatalım.
Ef’al âleminde insanın vücud bulması ile insanın ilmî sureti İlmullah’ta göründü. Böylece İlmullah’ta insanın bildiğimiz bu sureti gözüktü. İlmullahta olduğu için buna İLMÎ SURET diyoruz, ileride daha güzel bir tanımlama yapılmış olursa onu söyleriz. Ef’al âlemini temsil etmesi açısından suret, İlmullah’ta olduğunu anlatmak için ilmî diyoruz: “İlmî Suret” demekle onun özelliğini, vasfını da ortaya koyuyoruz. Ef’al âleminde bulunan şeylerin tümü ilmî suretlerdir. VahidülEhadüsSamed olan Allah’ın dileği sonucu vücud bulmuş her şey birer ilmî surettir.
İnsanın hakikati olan bu ilmî suretin kendisini bilmesini dileyen Allah’ın “Kün” emriyle VahidülEhadüsSamed’in Kendisini Hissetmesi bu ilmi surette yine bu ilmi suretin şartlarıyla kayıtlanmış halde Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu olarak “feyekun” belirdi… Bu cümleyi açacağız inşaAllah.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti